27.bölüm "ama o anladı, o beni anladı."

833 30 23
                                    

Selammm, başlık "ama o anladı, o beni anladı" Ferit'e gönderme. Açelyanın yanında durduğu için koydum. Her neyse anlamayanlar için açıklamıştım iyi okumalar

İlk defa sözler kifayetsiz kalmıştı, gözler konuşmuştu. Gözler konuşurmuydu? Konuşmuştu. Boranın son kez baktığım gözlerinde pişmanlık vardı, Ama dur demedi.
Dur dese durmazdım, Çocuk değildik ayrılıp ayrılıp barışalım.

Ona kırgındım. Önüme dünyaları serse onu affetmezdim. Ona sinirliydim, yaptığı hiç bir şey ile onu affetmezdim. Onu seviyordum. Her saniye yanına gitmek istiyordum. Ama yanına gitsem onu öldürürdüm. Onu istiyordum. Ama benim olsa canını yakmak için her şeyi yapardım. Ona kıyamazdım. Ama elime bir silah verseler alnının ortasına koca bir delik açıp, etrafı kan gölüne çevirebilirdim.

İşte biz bu kadar imkansızdık..

Boğazımın düğümlendiğini hissettim. Gözlerimin dolamadığını hissettim. Ayaklarımın bana ihanet ettiğini hissettim. Vücudumun kontrolden çıktığını hissettim.

Her adımda o, evden daha da uzaklaşıyordum. Her adımım beni kurtarıyor du. Ama her adımım beni daha da öldürüyordu. Her saniye bitiyordum. Her dakika pişman oluyordum. Her düşüncemle kendimi zehirliyordum.

Olgunlaşma zamanıydı. Yenilenme, unutma zamanıydı. Artık çocuk değildim. Yirmi olmama az kalmıştı. Günler su gibi geçmişti, demek isterdim. Ama geçen her saniye saçımı beyazlatmış gibiydi.

Sonunda Ferit'in kapısının önüne geldim. Kapıyı açar açmaz başımı göğüsüne yasladım, yol boyu gözüm dolmamışken bir anda hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım.

Ferit bir şey demedi. Saçıma elini koyup okşadı. Bense hıçkırıklarımın arasından konuşmaya çalıştım
-bi..bitti..
Zar zor nefes alıyordum. Bütün gün güçlü durmaya çalışmıştım. Ama artık olmuyordu. Ben sulu gözlüydüm, biri bana sesini yükseltse bile ağlardım ben. Yere düşsem gözlerim dolardı benim. Ben buydum.

İçeri geçtik, koltukta göz yaşlarımı susturmaya çalıştıkça daha da ağlıyordum.
-böcek..
Dedi ferit. Sesinde acı vardı.
-yapma kurban olduğum, sana en az canını yakanı seç dedim. Canını en az yakan buysa neden ağlıyorsun?
-benim canım yanmamalı.
Dedim hıçkırıklarımın arasından.
-doğruyu seçtim. Böyle olmalı.
İç çekti. Tek gerçel dostum Ferit'i. Acımı, benim acımı içinde yaşıyor, benimle ağlıyor benimle gülüyordu.
-burda kalabili-
-istediğin kadar kalabilirsin.
Elimi elinin üzerine koydum.
-ferit.. ben yarım bıraktığım üniversiteye tekrar başlicam.
-nasıl istersen.
Dedi acı sesiyle. Gözlerinin dolduğunu gördüm. Benim yüzümdendi..

Hemen göz yaşlarımı sildim. Yapma bir gülücük ekledim yüzüme.
-ferit.. beni özlüyormudur?
Ferit başını omzuna yatırıp beni izledi.
-ferit..
Dedim acı çıkan sesim ile.
-onun canıda..
Derin bir nefes aldım, Konuşmak neden bu kadar zordu?
-onun canıda benimki kadar acıyormdur?
Beni izliyordu, cevap vermiyor susuyordu.
-pişman olmuşmudur yaptıklarına?

Ferit başımı omuzuna yatırıp saçımı okşadı.
-böcek yapma.. benim canımıda yakıyorsun. Ağlama lütfen..
Bana yalvarıyor gibiydi. Ama zordu, çok zordu..
-ferit..
Dedim bir daha, kaçıncı ferit diyişimdi bu? Bilmiyordum. Ama susmuyordum.
-iyi ki varsın.
-sende güzel kızım, sende iyiki varsın.

***
Ferit bana misafir odasını hazırlamıştı, sıcak bir duş aldım. Islak ayaklarım, beyaz bornozum ile odadan çıktım. Ferit'in verdiği beyaz pijamayı, siyah bol tişörtü giydim. Yorgundum. Hemde çok.

DÜŞMAN KIZI (tamamlandı)Where stories live. Discover now