20.Bölüm "Baba!"

4.2K 318 126
                                    




Uyandığımızda saat 1'i geçmişti. Sehun pijamalarla dedemlerin yanına çıkamayacağını söylediği için duş almış ve giyinmiştik. Odadan çıktığımızda Rory ve John'a dair hiçbir ize rastlamadık. Odaları da boştu.

Sonra mutfakta, omlet, pastırma ve pankekin soğumaması için üzerine örtülmüş örtüye iliştirilmiş bir not gördük.

Gelmişken biraz gezmeye karar vermişlerdi ve akşama kadar gelmeyeceklerdi.

"Biz ne yapalım?" diye sordu yemekleri benim tabağıma yığarken. Ben de içecek çıkarmış bardaklara dolduruyordu bu sırada.

"Benim ufak bir işim var, sonra dışarı çıkalım mı? İlk randevumuza."

Kaşlarını kaldırdı. "Bizim pek çok randevumuz oldu."

Pankekin içine pastırma ve yumurta koyup dürüm şekline getirdim. Yarısını tek ısırıkta mideye göndermeden önce "Öyle mi, mesela?" diye sordum.

"Agh." diye bir ses çıkardı elimdeki dürüme bakıp. Ben mutlu bir şekilde çiğnemeye devam ediyordum. "Hani çatıya çıkmıştık ya."

Lokmamı yutunca cevap verdim. "Sen Tao'yu dövüp öfke krizi geçirdikten sonra. Testmiş o da gerçi."

"İkinci seferde ama?"

"Romantik bir an ama randevu sayılmaz."

"Ah buldum, film izlediğimiz gün?"

"Ben senin çok farkında değildim bile, ekranda Peter Pan vardı."

Gözlerini kıstı. "Peter Pan benden daha mı önemli?" diye sordu. Bir an cevap veremedim. Evet dersem ne yapardı acaba. Bocaladığımı görünce "Hmpf" diye bir ses çıkardı ve kafasını çevirdi.

"Öhm şey yani değil ama Peter Pan sonuçta..." diye bir açıklamada bulununca sinirle homurdandı ve ağzına kesilmemiş bir pastırma parçasını attı.

Parçanın ucu hala dışarıdaydı. Uzanıp kalanını ısırdım. Dudaklarımız birbirine değince gözleri kocaman açıldı. Bir öpücük bırakıp geri çekildim.

"Sen her zaman daha önemlisin." Bir an bile duraksamadan konuyu değiştirdim. "Biliyorsun, pek çok insan için pastırma ve öpücük yan yana gelmez. Biz özel bir çiftiz."

Güldü. Beni affettiğini anlamıştım. Birbirimize saçma sapan kitaplar, filmler, komik anılar anlatarak uzun bir kahvaltı yaptık. Kalkacak gibi değildik hiç ama telefonum çalmaya başladı.

Anneme özel melodi olan Woo Seon Sil- Lost Umbrella olmasaydı eğer çalan şarkı, gidip bakmazdım. Ama annemi ekersem başımın etini yerdi. Odaya gidip telefonu aldım ve kapanmasına yakın cevapladım.

"AĞAĞAĞAĞAĞAĞA!" diye açıldı telefon.

"Anne?" diye sordum şaşkınlıktan donakalırken.

"Luhaağağnn!" dedi bir kahkaha atıp. Dünyanın en seviyeli insanlarından olan annemin bu tepkisini aklım almamıştı. Saat orada gece 2 falan olmalıydı.

"Anne? Sarhoş musun?" diye sordum endişeli bir şekilde.

"Evet!" dedi bir kez daha gülerek. "Kutlama yapıyorum. Başardın Lulu!"

"Anne neden bahsediyorsun?" Sehun benim endişeli sesimi duymuş odaya kafasını uzatmıştı.

"Gu Şirketler grubunun hisseleri %60 oranında düştü! Yüzlerce çalışan istifa etti!"

I Dare You To Kiss Me, Oh Sehun!Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt