2. Bölüm

9.3K 412 4
                                    

#YIL 2010-HAZAL ARMAN#

"Hazal"

Adımı seslenen ses ile durakladım. Okuldan çıkmış eve doğru yürüyordum. Sesin sahibine döndüğümde, karşılaştığım yüz ile nefesim kesildi.

Berat...Uzun zamandır sevdiğim adam.

"Efendim" derken sesimi zar zor bulmuş, kısıkça cevaplamıştım.

"Benimle gelmek ister misin? Konuşuruz belki."

Kalbimin sesini de duyuyor muydu acaba. Aptallaşmıştım bir anda. Belki de görmeyi beklediğim son kişi olduğundan. Kendimle hesaplaşırken ne dediğini kaçırmıştım ama kafamı aşağı yukarı bilinçsizce sallamaktan kaçınmamıştım.

'Ne zekisin Hazal' diye kendime söylendim içimden "Hadi" diyen sesini duydum aynı zamanda. Neye hadi ama bilmiyorum ki.

Hareket etmeyeceğimi anlamış olmalı ki belimden tutarak çekiştirdi. Teması ile irkilip kenara kaydım. Ölmek için gençtim. Otoparka doğru giderken nereye gittiğimizle ilgili tahminlerde bulunuyordum kendimce.

'Eve bırakacaktır aptal nereye gidebilir siniz?' iç sesimle de kendime sövdükten sonra, arabanın kapısını açmış içeriye oturmuştum bile.

İki senedir hoşlanıyordum Berat'tan. Üniversiteye başladığım sene edindiğim arkadaşlarımın oluşturduğu grubun bir parçasıydı oda. Gördüğüm ilk andan beri kalbimde hissettiğim sızı, kendimi ondan soyutlaştırmama neden olmuştu. Bizden 3 yaş büyüktü ve okula geç başlamış iki sınıf üstümüzdeydi. Bu sene son senesiydi ve bunu ne zaman düşünsem kalbime hançer saplanırcasına can çekişiyordum.

" Nasılsın."

Sorusuyla ona döndüm. Yine kendi içimde düşüncelere dalmış ve sessizleşmiştim.

" İyiyim sen?"

Cevap verdiğim ses tonum o kadar zoraki çıkıyordu ki, ben bile rahatsız olmuştum. Ona olan sevgim o kadar tarifsizdi ki, bu benim ona olan mesafemi dağlara çıkarıyordu. Bunun tek sebebi ona karşı oluşan platonik sevgimin herhangi bir hasara yol açmasını önlemekti. Kendimi koruma altına almştım bir nevi.

İki senedir çevresinden eksik etmediği türlü türlü kızlar, benim düşüncelerimi destekleyen yöndeydi. Onu başkasıyla gördüğüm her anın bana verdiği hasar, şimdiden büyüktü. Daha fazlasına ihtiyacım yoktu.

Her zamanki gibi dalıp gitmişken, arabayı birden sağa kırması ile sarsılmış ve kendime gelmiştim.

Ne yaptığını anlamak için ona doğru döndüğümde sinirli yüz ifadesi ile karşılaşmak beni afallatmıştı. Ne kaçırmıştım ben yine?

"Neden böylesin."

Öfkeyle sorduğu sorudan hiçbir şey anlamamıştım.

"Nasıl? Ne demek istiyorsun Berat. Anlamıyorum."

"Böyle işte mesafeli. Herkes ile içli dışlı iken bana neden böylesin?"

Tutulmuştum...Ne diyebilirdim ki.

"Ben...öyle değil."

"Öyle değil de ne?" diye bağırması ise sakinliğimi yitirmeme neden oldu.

"Asıl sen ne yapmaya çalışıyorsun? İki senedir böyleyim ben. Ne oldu da birden bire benim davranışlarımı sorguluyorsun? Ne değişti?"

Sesimin çıktığı yüksekliği bilmiyordum ama yüzümün kıpkırmızı kesildiğine emindim.

"Ben değiştim. Katlanamıyorum artık, iki senedir beni yok saymana. Görmemene, anlamıyorum sebebini. Niye benden hoşlanmıyorsun?"

Direksiyonda olan elleri bembeyaz kesilmiş, son sözlerini dişlerinin arasından tıslayarak söylemişti.

Ben ise bu durumda takıldığım ayrıntıya inanamıyordum. Neden benden hoşlanmıyorsun mu?

Kendimi tutamayıp deli gibi gülmeye başladım. Verdiğim tepki onu şaşırtmış, kaçıkmışım gibi bana bakmasına neden olmuştu. Sinirlerim boşalmıştı resmen.

Bir süre güldükten sonra, ağlamaya başlamıştım. Kesinlikle deliriyordum.

"Nesi komik?" diye sordu birde şaşkınlıkla. Ona doğru döndüğümde akan gözyaşlarımı görüp kaşlarını çattı. Benden cevap bekliyordu ama sakinleşmeden cevap veremezdim.

İyice ağladıktan sonra derin derin nefes alıp kendime gelmeye çalıştım.

"Senden neden mi hoşlanmıyorum? Hiç düşünmedin mi, yanım bir saniye boş kalmazken bu kız benden neden hoşlansın diye?

İki senedir neden senden uzak duruyorum biliyor musun? Sormadın dimi kendine hiç herkese aynı iken beni sevdiğinden böyle olabilir mi diye?

Hakkın var mı senin gelip beni sorguluyorsun?"

Sinirle söylenirken hala akan birkaç damla göz yaşımı silmeye çabalıyordum kendimi. Fakat bana inat aktıkça akıyorlardı hala.

Bileklerimi tutup dizlerime indirdikten sonra kendi ellerini yüzüme yerleştirdi. Başparmakları akan gözyaşlarımı siliyordu.

Gözlerim takıldı gözlerine, sonra dudaklarıma indirdi bakışlarını ve birleştirdi dudaklarımızı. O uzun uzun öpücükler bırakırken tepki veremiyordum. Onunla iken deli dolu olan benliğim yerini sessiz sakin birine bırakıyordu. Kalbim sıkışıyor ve nefes almakta zorlanıyordum.

Geri çekildikten sonra elleri ike yanaklarımı okşadı ve sonra alnını alnıma yasladı.

"Özür dilerim Hazal'ım,boşa harcadığım tüm zamanlar için. Cesaretli olamadığım için. Sana yaşattıklarım ve gördüklerin için. Özür dilerim can özüm. Seni anlamadığım için. Bundan sonra ömrün, ömrüme...Bırakmam ellerini, bana verdiğin kalbini. Seni seviyorum."

Kalbim daha da hızlanabileceğini kanıtlar gibi çırparken, içime işleyen bakışlarına inanmıştım.

Bırakmaz ellerimi artık, ömrüm ömrüne yazıldı demiştim.

Beni seviyor, benim sevdiğim kadar diyebilmiştim.

Yanılmıştım...

ALTIN KADEH "TAMAMLANDI"Where stories live. Discover now