24. Bölüm "Düş Sokağı"

697 56 6
                                    

Multimedyada Nisan'ın söylediği şarkı var.

"Hazır mısın minik kuş?"

Bardan içeri adım attığımızda vücudum fazlaca adrenalin salgılıyordu ve nefes almak benim için çok zor bir hal almıştı. Selim'in koluna girdim ve ona uyarıcı bir bakış attım.

"Minik kuş demessen hazır hissedeceğim."

Selim güldü. "Alışkanlık işte güzelim. Dememeye çalışırım."

Bacaklarım heyecandan kasılıyordu ve her adımda yerin içine çekiliyormuş gibi hissediyordum. "Çok heyecanlıyım."

"Hani sen önemsemiyordun bu çocuğu? Ne bu şiddet bu celal?"

"Önemsemiyorum." diyerek omzumu silktim. "Sadece canını yakmaya çalışıyorum."

Selim kaşlarını hafifçe kaldırdı ve gülümsedi. "Sülalemizin en kötü yalancısı sensin."

"Bu yüzden ben de seni çağırdım. Usta birinden yardım almak iyidir."

Selim ufak bir kahkaha attı. Kalabalığın arasında ilerledikten sonra bizim için ayrılmış masa görüş alanıma girdi. Herkes buradaydı. Bizi ilk fark eden Hande oldu ve gözlerini şaşkınlıkla açtı. Sonrasında herkes aynı anda bizi incelemeye başladı. Çınar ve Ece de bu incelemeyi yapanlara dahildi.

Çınar'ın yüzünde daha önce hiç görmediğim bir ifade belirdi. Az önceki gülümsemesi silinmiş, yüzü donuk ve öfkeli bir ifadeye bürünmüştü.

"Herkese merhaba." diyerek yerime oturdum. Miraç'a önceden mesaj atıp haber verdiğim için Selim'e de yer ayırtmıştı. Planım onu da oldukça sevindirmişti. Çınar'ın karşısında dimdik durmam Miraç'ı Mutlu ediyordu.

Masadaki herkes bana karşılık vermiş, bizi güler yüzle karşılamıştı. Bir kişi hariç tabi. Belki iki? Bulut'un da çok sakin göründüğünü söyleyemezdim.

Selim herkese tek tek kendini tanıtırken gülümseyen ve gururlu bir ifadeyle onu izliyordum. Söyledikleri Çınar'ın pek hoşuna gitmemişti. Elini en son Çınar'a uzattığında kısaca "Selim ben, Nisan'ın eski bir arkadaşı." dedi. Yalan da sayılmazdı aslında. Selim bana daha çok bir dost gibi yaklaşır, zor zamanlarımda yanımda olurdu. Babamı kaybettikten sonra da uzun bir süre en büyük destekçim o olmuştu. Eğitimini tamamlamak için 4 yıl önce Amerika'ya gittiğinden beri onu sadece üç kez görebilmiştim. Bu da dördüncü görüşümdü. Gelişi sürpriz olmuştu ama kesinlikle gitmesini istemiyordum.

Masaya derin bir sessizlik hakim olmuştu. Herkes birşey söylemek istiyordu ama başaramıyordu. Cenker, Selim'i 2 gün önce görmesine rağmen kimseye birşey söylemedi ve planımızı da alt üst etmedi. Belki de kendini bana borçlu hissettiği için sessiz kalmayı tercih ediyordu. Böylesi çok daha iyiydi çünkü Çınar Selim'in kim olduğunu öğrenirse bu kadar öfkelenmeyecekti. Ama ben öfkelenmesini, parçalanmasını istiyordum. Acı çekmeliydi. En azından benim hala ayakta olduğumu anlamalıydı.

Cenker; Selim ve benim için bir kokteyl getirmelerini söyledi. Herşeyi o kadar güzel hazırlamıştı ki Miraç'ı ne kadar önemsediğini bir kez daha anlamıştım. Kokteyllerimiz geldiğinde teşekkür etmek için Cenker'e gülümsedim. O da Miraç'ın elini dudaklarına götürüp öptükten sonra gülümsememe karşılık verdi. Selim de tıpkı benim gibi Miraç ve Cenker'i izliyordu. Birşeyler söylemek için bana yaklaştı ve kulağıma eğildi. "Miraç bu çocukla ciddi mi?"

Selim'e fısıltıyla cevap verdim. "Evet. Cenker'i seviyor."

Selim benden biraz uzaklaştığında Çınar ile göz göze geldim ve aniden bakışlarımı başka bir yöne çevirdim. Zehir saçıyordu bakışları, sanki düşmanına bakıyordu. Neydi onu bu kadar delirten şey?

Nisan Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin