10. Bölüm "İki Yıl"

465 32 5
                                    

Not:Multimedyadaki şarkıyı hiç belirttiğim yerde açmayı unutmayın!!! Çünkü her şey müzikle daha anlamlıdır..❤️

••

Yakında, çok derinde bir çığlık... Katilinin karşısında çaresizce çırpınıp duran bir kalbin çığlığı... Kalbimin çığlığı...

Hep böyle mi olacaktı? Hayatımın geri kalanını, hep aynı adamın karşısında-onun soğuk ve sert duvarları karşısında- çırpınarak mı sürdürecektim? O duvarları delip geçmenin, varlığıyla, varlığımı anlamlı kılan o kalbe ulaşmanın bir yolu yok muydu? Başardığımı sanmıştım. Çınar'ın bana değer verdiğine inanmış ve benden vazgeçemeyeceğini düşünmüştüm. İki yıl önce, bana söz verip ölüme yürüdüğü gün, onun gözlerinin içinde bana olan aşkı görmüştüm. Belki de sadece görmek istediklerimi görmüş, kendimi inanmak istediklerime inandırmıştım. Ben, Çınar için hiçbir zaman gözden çıkarılamayacak kadar değerli olmamıştım. O, benim ona verdiğim kadar değer vermemişti bana. Benim sevdiğim gibi sevmemiş, bana aşık olmamıştı.

Ben ise hala onun gözlerine baktığımda kalbime söz geçiremiyordum. Aradan geçen iki yıla rağmen, onun hiç bilmediğim sırlarına rağmen ona baktığımda hala büyüleniyordum. Öylece karşımda dikiliyordu. Ona o kadar yakındım ki, dokunsam bedenim alev alacak gibiydi. Şimdi ona sarılsam ne tepki verirdi? Ona önce sarılsam, sonra ölü gibi yaşadığım o iki yılın hesabını sorsam bana ne söylerdi? Beni avutur muydu? Gözyaşlarımı silip bana sonsuza dek inanacağım bir masal anlatır mıydı?

"Siz ikiniz, beni duymuyor musunuz? Nisan'la yalnız konuşmak istiyorum."

İrkildim. Öyle dalmıştım, Çınar'ın gözlerinde öyle kaybolmuştum ki, kulaklarım hiçbir şeyi duyamaz hale gelmişti. Çınar, Miraç ve Selim'e bakarak bir şeyler söylemişti. Onlara bir şeyler söylemek istiyordum ama yapamıyordum. Hareket dahi edemez haldeydim. Tek yapabildiğim çaresizce titremekti.

"Gece gece ne işin var burada?" Selim elini havaya kaldırdı ve sesini yükseltip Çınar'a doğru bir adım attı. "Amacın ne senin?"

Çınar ellerini pantolonunun ceplerine soktu ve gözlerini umursamaz bir şekilde havaya dikti. "Daha kaç kere tekrar etmem gerekiyor? Nisan'la konuşacağım. Ve siz ikiniz," İşaret parmağını Selim'in göğsüne doğrulttu. "Siz burada olmayacaksınız."

Miraç sakinleşmek için nefesini üfleyerek dışarı verdi. "Ne yapacağımıza sen mi karar vereceksin?" diye sordu. Onun yüzündeki hayreti görebiliyordum. Çınar'ın dönüşü sadece bende değil, tanıdığım herkeste şok etkisi yaratmıştı. "Sen başkalarının adına konuşmak için fazla ölü değil misin?"

"Az önceki öpüşme sahnesini görecek kadar canlıyım," diye karşılık verdi Çınar. Ben, onun karşısında yaşayan bir ölü gibiyken, o nasıl gülümseyebiliyordu? Miraç'a verdiği cevap karşısında ağzım açık kaldı.

"Ulan seni var ya!"

Çınar'ın suratına inen yumruğu fark etmem uzun sürmedi. Her şey ağır çekimde gerçekleşiyordu ve ben panik olmaktan başka bir şey yapamıyordum. Selim onun yüzünü yumruklamıştı. Ellerimi ağzıma götürdüm ve ses çıkarmamak için kendimi sıktım.

"Selim yapma," dedi Miraç. Sesi yalvarır gibi çıkıyordu. "Haydi gidelim. Nisan istediği zaman bizim yanımıza gelir." Bakışlarını yüzüme çevirdi. "Öyle değil mi Nisan? Bir sorun olursa biz hemen döneceğiz."

"E-evet," diye kekeledim. Çınar'ın yüzüne bakamıyordum. Çok canı yanmış mıydı? Bunu neden umursayacaktım ki? Selim çok iyi yapmıştı.

"Seni gebertirim," diye tısladı Selim. Karşısında gülümseyen, hiçbir şeyi umursamayan bir adam görmek onu çileden çıkarmıştı. "Nisan ben buradayım," dedi elimi tutarak. "Duyuyor musun canım? Bu adamla muhattap olmak zorunda değilsin."

Nisan Güneşi Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin