-17-

2.9K 257 17
                                    

Ezgi arka koltukta başını Onur'un omzuna yaslamış, uyuyordu. Nizam dikiz aynasından Ezgi'ye baktı. Gülümsediği sırada Elçin konuştu. "Onu seviyorsun değil mi? " Nizam gözlerini dikiz aynasından çekti.
"Bazı bücürüklerin dili uzamış gibi ha? " Onur lafa katıldı.
"Nizam, beni sevsen bu kadar garibime gitmezdi." Kahkaha attı Nizam.
"Neden?" Onur gözlerini salya akıtarak omzunda uyuyan ablasına çevirdi. " Şuna baksana çok," dedi ve cümlesini tamamlayacak sözü aradı. Nizam kırmızı ışık olduğu için arabayı durdurup arkasına döndü.
"Çocuksu." Dedi ve gülümsedi.
"Ben onu öyle seviyorum zaten. " arabayı sürmeye devam etti. Birkaç dakika sonra eve vardıklarında Nizam yavaşca kapıyı açtı ve dışarı çıktı. Dolanarak Ezgi'nin kapısının yanına ulaştı ve kapıyı açarak uyuyan Ezgi'yi kucağına aldı. Onur derin bir nefes aldı. " En sevdiğim gömleğim artık ablamın salyalarıyla dolu. Kalbim bu acıya dayanamaz. " Elçin kınayan bakışlarını Onur'a çevirdi. Ve topuklu ayakkabılarını şaklata şaklata abisinin peşinden apartmana girdi. Nizam içeri girip merdivenleri çıktı. Ezgi'lerin kapısına yapışık not kağıdını gözlerini kısarak okudu. "Kızım, teyzen doğum yaptı. Biz teyzenlerdeyiz. Anahtar her zamanki yerinde. Sizi seviyoruz. Onur atletsiz dışarı çıkmasın." Elçin kapıdan kağıdı alarak merdivenlerin başındaki Onur'un yanına gitti. " Onur atletsiz dışarı çıkmayacak mışsın." Kıkırdadı ve devam etti. "Anahtarın yerini biliyormusun? " Onur olumsuz anlamda başını salladı. Nizam "Ozaman bu akşam misafirimizsiniz." Dedi. Elçin kendi evlerinin kapısını çaldı. Hanife teyze elini üstündeki beyaz önlüğe silerek kapıyı açtı. Nizam durumu annesine anlattı sessizce. Ezgi uyanmasın diye sessiz konuşuyordu. Annesi Onur'un yanağını çekerek içeri soktu. "Oh benim tontiş oğlum sen ne kadar tatlısın. Maşallah aynı annesi." Sonra mutfaga girdi ve söylenmeye devam etti. "Ah şu Nizam'da birazcık bana benzeseydi." Nizam gözlerini devirdi ve ayağıyla odasının kapısınu ittirdi. Ezgi'yi yavaşca yatağın üstüne bırakıp dolabın karşısına geçti. Eliyle yeni çıkan sakkallarını kaşıdı. Yüzü kaşınıyordu. Eline uzun siyah bir tişört alıp altına futbol oynarken giydiği şortu aldı. Ezgi'nin yanına giderek elbisesinin fermuarını çözdü. Elbiseyi omuzlarından sıyırırken derin bir nefes aldı. Ezgi'nin beyaz teni dünyanın en değerli mücevherlerinden daha güzeldi. Elindeki siyah tişörtü Ezgi'nin başından geçirdi. Elbiseyi bacaklarından sıyırıp şortu giydirdi. Büyük gelen belini iplerinden sıkarak darlaştırdı. Yan tarafındaki çorap çekmecesinden hiç giymediği çoraplardan birini aldı ve Ezgi'nin ayaklarına geçirdi. Kendi pantolonunu ve tişörtünü çıkarıp yatağa yatacakken Ezgi'nin rahatsız olabileceğini düşündü. Üstünü sıkıca örttü Ezgi'nin. Kendine yedek yorganlarından bir yer yatağı hazırladı. Yatağına girmeden önce Ezgi'nin kulağına yavaşca fısıldadı. " Sana söz veriyorum tıfıl, seninde bana aşık olman için elimden geleni yapacağım."

Kahvemdeki SinekWhere stories live. Discover now