3. Bölüm.

17.1K 939 251
                                    

-

Sıraya eğilmiş, elimde ki resim kalemiyle kara kalem çizimler yapıyordum. Çizdiğim resmin yıllar önce ki gerçekliğini yaşarken; dünyadan soyutlanmış, beş yaşında ki Ayza'ya bürünerek hislerimle baş başa kalmıştım.

Bu okulda dersleri dinlemek haricinde yaptığım ve kendimi iyi hissettiğim tek şey kara kalem çizimler yapmaktı. Yurttaki dolabıma sakladığım dosyamda okulda yaptığım bir sürü çizimler yer edinmişti.

Uzun süre sırtımı yasladığım sıra belimi ağrıtsa da umursamadım ve resimde ki kızın yüzünü örten saçlarının yanına çizgiler ekleyerek saçlarının gür olmasını sağladım. Kendimi çizdiği resmin huzuruna kaptırmış ünlü bir ressam gibi hissediyorum

Yanımda bir hareketlenme olurken burun deliklerimden içeriye sızan vanilya kokusu, soyutlandığım dünyaya geri dönmeme sebep oldu. Mine'nin olduğunu parfümünden anlamıştım. Hiçbir tepki vermeden, donuk bir suratla önümde ki kâğıda odaklandım.

Başparmağımla kömürün karalığını saçlarının sınırına çıkmadan dağıtmaya başladım. Parmağım kirlenirken bunu umursamayacak kadar kendimden geçmiştim. Bir süre öylece devam ederken aniden önüme yan taraftan bir kâğıt fırlatıldı. Kalemim kızın gözlerinde durdu, katlanmış küçük bir kâğıttı. Sahibine bakmak yerine bir anlık dalgınlıkla kâğıda uzanıp katlarını açtım.

"Akşam evime gelmeye ne dersin? Seni memnun edeceğimden emin olabilirsin."

Gerilen yüz hatlarım hızla sağ tarafa çevrildi. Bizim sınıftan olmadığı barizdi. Siyah saçlı, kahverengi gözlü bir erkekti. İnsanı tiksindiren bir sırıtmayla vücudumu süzdüğünden ona baktığımın farkında bile değildi. Şerefsiz herif! Süzme işlemi son bulmuş gibi bana baktığında gözlerinde ki arzuyla sırıttı.

Sakin ol dedim kendi kendime. Hakkımda yayılan 'yatakta iyi' lafının destekçilerinden biriydi, ayrıca da bok herifin teki. Ona öldürücü bakışlarımı gönderdim, konuşmaya değmezdi. Önüme döndüm ve sinirle kızın saçına yaptığım gibi eteğine karalığı parmağımla setçe yaymaya başladım.

"Suskun..."

".........."

"Ayza?"

".........."

"Sana diyorum?"

"Ne var Mine!"

"Neden bu kadar acizsin?" Parmağım kâğıdın üzerinde afalladı. Kafamı yavaşça çevirip uzunca bir süre gözlerimi yüzünde oyaladım. Ona cevap vermemem sorduğu soruya sinirlendiğimden değil, ne cevap vereceğimi bilemediğimdendi. Mine sesli bir nefes aldı.

"Sana yaptıkları onca şeye sessiz kalman, acizlikten başka bir şey değil." Mine diğerleri gibi dalga geçen küçümseyen öğrencilerden değildi. Ama samimi olduğum biri de değildi. Sırtımı ona döndüm ve dirseğimi sıraya yaslayarak yanağımı avucuma yasladım.

"Doğrulara sırtını dönüp böyle susamazsın." Elime kalemi alıp tüm ilgimi önüm de ki kâğıda vermeye çalışırken kendime hâkim olamayarak kalemime daha da yüklendim. Çizgiler kalınlaşıp koyu bir ton almaya başladığın da Mine'nin artık çekilmez gelen sesiyle tuttuğum nefesimi sabırla üfledim.

"Şimdide öfkeni resminden çıkarıyorsun. " Ona doğru dönerek

"Ne yapmamı bekliyorsun! "diye öfkeyle soludum. Artık sinirimi bozmaya başlamıştı. Kızgınlıkla yüzüne baktım fakat o sakince kâğıdı alıp çizdiğim resme göz gezdirdi. Bende çizerken dikkat etmediğim resmin bütününe baktım. Büyük bir ağaç ve ağacın gövdesine yaslanmış küçük bir kız çizmiştim. Mine resmi incelerken hızla öne atılıp elinden aldım. Kâğıt, avucumda sıktığımdan dolayı buruşup top halini alırken Mine'nin yüzü hızla bana döndü.

SUSKUN 1. (Tamamlandı)Where stories live. Discover now