33. Bölüm Final

13.8K 758 550
                                    

-

"Bars?" dedim tekrarlayarak.

Bakışlarını benden kesti, yukarıya kaldırdığı mavileri eşliğinde, yapılı omuzlarını düşüren sesli bir nefes bıraktı.

"Neden soruyorsun?" dedi, sesine üflediği kırık bir dumanla. Bakışları bıkkınlığını yansıtırcasına beni yok saydığı boşluklarda dolanıyordu.

"Rahatlamaya mı ihtiyacın var?"

"Ne demek bu?" diye sordum. İçimde bir şeylerin devrildiğini hissediyordum. Sert sözleriyle beni yaralamaya mı çalışıyordu yoksa söylediklerinde ciddi miydi emin değildim fakat yaptığı her ne ise işe yarıyordu.

"Benden neden bir şeyler sakladığını anlayamıyorum. İnsanların yapmalarını istedikleri şeyi yerine getirmen için seni bir şeyle tehdit etmeleri yeterli." Sustu, alt dudağı gergince dişlerine takılırken çene kemiği içinde tuttuğu sinirin somut hali olarak üzerime yansıyordu.

"Niye?" dedi bir süre sonra. Gerçekten de cevabını öğrenmek isteyen bir hali var gibi görünüyordu. "O piçin elinde ne gibi bir zaafın var da ne derse yapacağını bildiğinden yarışta sana o seçenekleri sunabildi?"

"Beni suçluyorsun." diye fısıldadım.

Başımı yere eğecekken buna izin vermedi, parmakları çenemi sardı ve yüzümü yüzüne doğru kaldırdı.

"Güçlü olduğunu düşünüyordum. Her şeye rağmen. Onun sana yaşattıklarına rağmen, içtiğin o ilaçlara, benim sana yaptıklarıma rağmen kendine tutunduğunu görebiliyordum. Şimdi ise ona boyun eğdiğini görüyor olmam, bana senin hakkında yanıldığımı söylüyor."

"Bir şey bilmiyorsun." deyince, parmakları çenemden hissettiği hayal kırıklığıyla aramıza düştü, inanamıyormuşçasına sırıtmaya başlamıştı. "Sorunda bu ya zaten burslu." Devam etti. "Seninle ilgili bir şey bilecek olmam seni ürkütüyor. Neden?"

"Çünkü sende onlar gibi davrandın bana."

Kaşları hafiften çatılır gibi oldu, anlamadığını biliyordum. Belki de Kaner'leri kastettiğimi düşünmeye başlamıştı ama ona ne anlatmak istediğime dair yolu da kendim açmak istemiyordum. Bars kendi içinde bunu sorgulamaya başlamışken bana biraz daha yaklaşmıştı. Başımı sallayarak kendimi geriye verdim.

"Karaer'de ne yaşadım, duymak ister ister misin?" diye sordum.

Bars hiçbir tepki göstermedi. Sadece sustu ve konuşmamı beklercesine okyanus mavisi gözlerini, bulutlanan grilerimde tuttu.

"İstemezsin. Emin ol bilmemen daha iyi." Gözlerimi yavaşça kapatıp açarken sıktığım dişlerimi gevşetiverdim.

"Bir gün onlar gibi bakmaya son verirsen eğer, anlatırım Urağan."

Göğsüm sırtıma çöküyordu sanki. Ve ciğerlerim bir bebeğin ciğerleri kadar
küçük kalmıştı. Onun karşısında bir şeyleri itiraf etmenin ne kadar zor olduğunu düşündüm.

Bana kendimi bir çok kez Karaer'de gibi hissettirmişti. İnsanların içinde defalarca aşağılamıştı. Kendi çıkarları uğruna kullanmıştı. Bars'ın onlardan farkı neydi? Bana kendimi ezik hissettirmenin dışında farklı gelen ne yapmıştı?

"Ne yaşadığını bilmiyorum lakin öğrenmem uzun sürmez. Bir telefon yeterli, zor değil. Senden duymak istedim. Seni koruyabilmem için benden bir şeyler saklamamanı istedim fakat kendini kullandırtmaya o kadar çok bayılıyorsun ki etrafındakilere verdiğin hasarı görmüyorsun bile."

Duyduklarımı sindirmem uzun bir süreyi ardımda bıraktı. Gerçekten bunu söylemiş miydi? Gerçekten bunları inanarak mı söylemişti? Zihnim aynı cümleyi binlerce kez tekrar ederken boynumu saran damarların nefes borumu bir sarmaşık gibi sardığını anımsayıverdim. Ellerim ve ayaklarım buz kesmişti lakin içim alev alıyordu.

SUSKUN 1. (Tamamlandı)Where stories live. Discover now