Dirseklerimi kavradı ve zorla duvara dayadı. Yüzü yüzüme o kadar yakındı ki nefesi tam çenemi hatlandıran o kemiğe dökülüp boğazıma akıyordu.
"Aptal!"
Elini yanımda ki duvara hışımla vurdu. Nefesinin tonu kalbimi titretecek kadar şiddetliydi. "Sana yaptıklarının cezasını da çeksin istedim aptal! Onu polise vermedim. Elimde kanıt olmasına rağmen bekledim!" Dirseklerimi havaya kaldırarak avuçlarından kurtardım ve tüm gücümle onu ittim.
"Bütün sinirin bu yüzden mi? Bir isteğini de yerine getirmediğimden dolayı mı şerefsiz!" Birden aramızda ki mesafe yere yuvarlandı ve Bars'ın göğsü neredeyse köprücük kemiğimle birleşecek kadar yakınlaştı. Ağzımda bayatlayan oksijen dilime ağırlık verirken zihnim durmuştu, bozuk kaset gibi aynı cümleleri kulağıma çalıyordu.
"Kaner kaçtı, duydun mu? O it n'aptı etti kurtuldu. Seren'e yaptıklarının cezasını zerre çekmeden paçayı sıyırdı diyorum anlasana kızım beynin almıyor mu!"
"K-kaçtı mı?"
"Hah!"
Saçlarını öfkeyle geriye çekiştirdi. Dudağının sağ ucu yanağına alayla çekilip sırıtırken daha da sinirlendiğini biliyordum.
"Bu kadar geriden gelmen ne hoş Suskun."
"Benim bir adım var iğrenç herif!"
Öyle bir bağırmıştım ki bütün duygularım bu boş odanın duvarlarına çarparak can vermişti. Bars yan dururken kafasını yüzüme çevirdi, kirpikleri okyanus rengi gözlerinin üzerinde bir saye gibi titriyordu.
"Ne kadar iğrenç olduğumu görmek ister misin ha?"
Bir adım attı.
"Sana diyorum, ne kadar iğrençleşebileceğime tanık olmak ister misin?"
Bir adım daha.
Kollarım kalkıp duvara dayanırken Bars üzerime gelmeye devam ediyordu. Önümde ki karanlık görüntü birden renge büründü, duvarlar fayanslarla doldu; hemen yanımda ki lavabonun aynasıyla göz göze geldim. Sonrasında önüme bakınca içeride hazırda bekleyen üç erkek vücut buldu. Biri kapıda nöbet tutuyordu.
"Sırf bana garezin var diye mi kabul etmedin?"
Çevrilen anahtarın kilitlendiğini belirten o metalik ses kulağımda dönerken "Hayır." dedim ağlayacak gibi çıkan sesimle. Ellerimi kulaklarıma götürüp kapadım.
"Hayır, dokunma, dokunma, dokunma." Başımı iki yana sallamaya başladım. Delirecektim. Benden uzaklaşmasını beklerken kollarımı tuttuğunu hissedince çığlık attım.
"Dokunma!"
"Neyin var?"
"Bırak, lütfen bırak." diyerek hıçkırmaya başladım. Bars şoka girmişcesine halimi izlerken gözlerimi tek bir noktaya sabitleyen bir girdap meydana geldi, görüntü durmadan değişiyordu. Karaer'in lavabosu, Piramit'in ışıkları kapalı odası; birbirine yoğruluyordu. Sırtımı duvardan kaydırdım ve yere, kalçalarımın üzerine çöktüm.
"Lanet olsun, neyin var!"
"Defol!!!"
Az daha bağırsam boğazım parçalanacaktı. Sesim boş odada yankılarımı eskitirken parmaklarım istemsizce saçlarıma gitti, öfkeyle çekiştirince elimin üzerine bir el kapandı ve buna engel oldu.
"Yapma hayır, bana bak yüzüme bak Ayza!"
İri eller bu sefer yüzümü kavradığında yanaklarım hissettiği sıcaklıkla uyuşmuştu. Gözlerimi korkarcasına kaldırdım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUSKUN 1. (Tamamlandı)
ChickLitSeni zihnime davet ediyorum. Bu kitabı açtığın an bir ruhun kesesinde büyümeye başlayacaksın. Seni acımla, gözyaşımla büyüteceğim. Bazen dayanamayıp ellerini o kanlı deriye sararak kurtulmaya çalışacaksın. Vazgeçip geriye çöktüğün an parmaklarım, pa...