Giriş

31.1K 1K 232
                                    

# Kid Harpoon - Childish Dreaming #

*******

19 yıl önce...
SHÇEK / İzmir

Bade, elinde yemekhanenin mutfağından gizlice aldığı meyve bıçağını tutarken; yetiştirme yurdunun mutfağında bulunan gri renkli tezgahın altındaki boşluğa, zifiri karanlığa emekleyerek girdi ve aynı yurttan olan en yakın arkadaşı Defne'yi elinden çekerek onun da yanındaki küçük boşluğa girmesini sağladı.

Heyecanla, elindeki feneri ortalarına koyup bıçağı tuttu ve yutkundu. "Ilk ben yapacağım, tamam mı?" diye sordu parlayan gözlerle. Gizli işler yapmaya bayılan bir çocuktu, bu nedenle Defne'nin huzursuz haline karşılık o fazlasıyla hevesli ve mutlu görünüyordu. Yakalanma korkusu ona kötü değil; aksine çok iyi bir enerji veriyor gibiydi.

Sol eliyle bıçağın sapını kavradı ve sağ avucunu öne doğru uzatarak açtı. Birkaç saniye tereddüt eder gibi beklese de; sonunda gögüs kafesini aldığı uzun nefes ile şişirerek bıçağı sağ avucuna yaklaştırdı. Defne'nin korkuyla büyüyen gözlerine bakıp gülümsedi ve avucuna; bıçakla, derin olmayan bir yarık oluşturan uzun çizik attı. Hissettiği acı bedenindeki tüm uzuvları titretti ancak yine de tek bir saniye bile duraksamadı. Avucundaki çizikten çıkan kan boşluğu doldururken kuruyan boğazını yutkunarak nemlendirdi ve bıçağı Defne'ye uzattı. "Hadi," dedi. "Sıra sende!"

Defne; Bade'ye göre çok daha kontrollü bir çocuktu, canının kıymetini fazlasıyla bilir; mantıksız olan hareketlerden yaşından çok daha olgun bir tavırla kaçınırdı. O gece ise onun istinasıydı. Kardeşliklerini o zamanların olmazsa olmazı 'kan kardeşliği' ile tescilleme geceleriydi. Iki arkadaşın kanları birbirine karışıp bütünleştiğinde bu; kader bile onları ayıramaz demek olurdu. Bade çoktan hazır olsa da Defne bunu bir ritüelle yeminleme kararlarının mantığını kavramak konusunda haftalardır emin olamıyordu.

Ancak o gece; mecburi bir şekilde kararını vermişti çünkü arkadaşı ile yurtta, birlikte geçirecekleri son geceleriydi. Bade bir hafta önce altı yaşına girmiş ve birkaç gün önce de Izmir'in seçkin ailelerinden biri tarafından evlat edinilmeye karar verilmişti. Yetiştirme yurdundaki diğer çocuklardan daha şanslıydı çünkü; sapsarı saçlara ve bir taş bebeği kıskandıracak kadar kusursuz, porselen görünümündeki bembeyaz bir tene sahipti. Onları sahiplenecek bir aile için umutla bekleyen çocukları görüntülerine ve güzelliklerine göre seçip alan ailelerin var olduğu bu zavallı düzende; o yıla kadar onu kimsenin evlatlık almamış olması zaten tuhaftı, geç bile kalınmıştı.

"Hadi Defne!"

Defne başını seri hareketle salladı ve bıçağı Bade'den alıp endişe ile kendi avucuna yaklaştırdı. Kendisine yönelen, fenerin aydınlattığı ve parlattığı bir çift heyecanlı göz eşliğinde yüzünü acı ile buruşturarak avucuna bir kesik attı. Canı çok yanmış olsa da yakalanma endişesi ile sesini çıkarmadı, dudağının içini kan tadını alana dek dişledi ve yalnızca kesik, kısık bir şekilde inledi.

Kırmızı sıvının avucuna hücum etmesiyle gözleri büyüdü, kesiği Bade'den daha derin gibiydi ancak bunu önemsememe çabası içinde Bade'nin kendisine uzattığı elini sıkıca tuttu. Iki küçük kızın avuçları sıkıca birleşti. Birbirine karışan kanların ve kesiklerin sıcaklığı ikisinin de avuçlarını yakarken; kendisine mutlulukla gülümseyen arkadaşına dudaklarını yukarıya kıvırarak karşılık verdi Defne, ancak yüzünü yeniden ekşitmesine de engel olamadı. Canı gerçekten yanıyordu, elinden yayılan titreme bedenini de ağır ağır esir alıyordu.

Kayıp Where stories live. Discover now