Kayıp / 18

6.4K 541 128
                                    

# Thrice - The Lion and The Wolf #

*******

Depodaki yatakta, hala üzerinde duran bedeninden fazlasıyla büyük bornozla, kendisinin kollarının arasında uzanan Defne'yi biraz daha sardı Andaç kollarıyla. Onun nemli saçlarında dudaklarını gezdirdi. Saat çoktan gecenin bir yarısına ulaşmıştı. Şehrin uykuya daldığı, sessiz saatlerde bir dakika dahi uyumayı başaramamış, yatakta Defne'ye sarılı bir halde düşünmeye devam etmişti.

En sonunda kollarının arasında kıpırdanan Defne'ye bakmak için başını geri çekti Andaç. Geçen saatlerde, uyuduğunu düşündürecek kadar hareketsiz yatan onun gözlerinin açık olduğunu gördüğünde ise kaşlarını iradesi dışında çattı ve ismini fısıldadı. "Uyumadın mı hala?"

"Uyuyamıyorum." Dudak büktü Defne. İçindeki ağırlığı hafifletmek ister gibi dudaklarının arasından, içine uzun bir nefes çekti. "Yapamıyorum." Kıpırdandı yeniden ve sonra Andaç'ın kollarından çekilip olduğu yerde doğruldu. Alt dudağı aşağıya doğru kıvrıldı. "Sen ne yaptın?" Diye sordu. "Nasıl savaştın bu acıyla?"

Bedenindeki sakinleştirici etkisini neredeyse yitirmiş, göğsüne yeniden büyük bir ağırlık çökmüştü. Giderek de artıyordu. Buna rağmen kendisini kontrol altında tutmaya çabaladı Defne ve kısa zaman geçtikten sonra daha Andaç cevap veremeden "Beni ona götürür müsün?" Diye sordu kısık çıkan bir tonda. "Kadem'e götürür müsün beni?"

Andaç da onun ardından, uzandığı yatakta doğruldu. Oturduğu yerden, kendisine yardım isteyen gözlerle bakan Defne'ye dikkatle odaklandı. Onun ne kadar güçlü durursa dursun içinde hala fazlasıyla büyük bir enkaz olduğunu, gözlerinin ardındaki acıyı hissedebiliyordu. Bu isteği geri çevirmeyi geçirdi aklından ilk önce bu nedenle. Mezarlığa gitmenin onu yeniden bir krize sürüklemesi ve Defne'nin acısını körüklemesi ihtimaliyle emin olamadı. Ancak daha sonra; onun bununla tamamen yüzleşmedikçe kalbinin de aklının da esiri olarak kalacağını hissetti.

Başını eğip kaldırarak onayladı Defne'yi bu sebeple. Onun bakışları eşliğinde yataktan kalkarak dolaba ilerledi ve kendisine ait kıyafetleri alıp geri döndü. Giyinmesine yardım etti ardından. Ayakkabılarını da giydirdiği Defne'nin hala tam kurumamış olan saçları nedeniyle üşümesi ihtimalini yok etmek ister gibi ona giydirdiği tişörtün kapüşonunu onun başına geçirdi ve şapkanın altından çıkan saçlarını özenle düzeltti. Ayağa kalkan Defne'nin omzuna elini koyarak onu sardı. Onunla birlikte deponun dışına ilerledi.

Kapının önünde duran eski Mercedes araca bindi Defne ile birlikte ve ıssız bahar gecesinin hafif serinliğinde yola çıktı Andaç. Mezarlığa doğru ilerlerken zaman zaman yanındaki kızı kontrol eder gibi ona kısa bakışlar attı ve karnına çektiği dizlerini kollarıyla sarmış bir şekilde dışarıyı izleyen Defne'nin durgun sessizliğine o da eşlik etti.

En sonunda ulaştıkları mezarlığın dışına aracı park ederek Defne ile birlikte araçtan ayrıldı ve sadece aralıklı duran sokak lambalarıyla aydınlatılmış ıssız alanda, sıralı mezarların arasında bulunan Arnavut taşları döşenmiş yolda ilerlemeye başladı. Aklına o gün; yıllar sonra Kadem'in yirmi beşinci doğum günü için ilk kez burada karşılaştıkları akşamüstü geldi o anlarda. Bugüne sebep olan en önemli andı o karşılaşmaları ve o gün buraya geldiğinde Defne ile yaşanacakları, sonunda bir gece bu mezara bu şekilde birlikte yürüyeceğini söyleseler buna ihtimal vermezdi. Şimdiyse olan tam da buydu.

Kadem'in mezarına ulaştıklarında Andaç onu çevreleyen mermerin birkaç adım ötesinde durdu. Gözlerini taşa çevirip durdu. Omuzları hafifçe düştü, iç çekti. Defne ise onun aksine adımlarını sürdürerek o birkaç adımı daha attı ve mezarın kenarındaki soğuk mermere oturdu. Elini toprağın üzerine koydu ve mezar taşına baktı. Titreyen alt dudağını dişledi.

Kayıp Where stories live. Discover now