Kayıp / 9

9K 612 326
                                    

# Plumb - Need You Now #

*******

"Hayatı boyunca okuduğu tek kitabı, dünyada yazılmış tek kitap zannedenlerden korktuğum kadar hiçbir şeyden korkmadım." Demiş Rufus Choate. Defne ise dünyadaki tek yaşam hikayesini kendisininki zannedenlerden ettiği kadar nefret etmezdi hiçbir şeyden; ben merkezci insanlardan nefret ettiği kadar.

Hiçbir zaman o insanlardan olmamıştı. Aksine; sıradan bir anda, yolda, sadece yanından geçip giden yabancı insanların hikayelerine, onları onlar yapanın neler olduğuna bile büyük merak duymuştu.

Bu sebeple markette, seyahatlerde ya da akşam üstleri yürüyüşe çıktığı zamanlarda kendi kendisine bir oyun oynardı bazı zamanlarda. Etrafından bir insan seçer ve ona aklında bir hikaye yazardı. Genellikle de mutlu bir hikaye olurdu bu. Metro istasyonundaki bankta hayattan bezmiş bir halde, her an ağlayacakmış gibi oturan bir kızı gördüğünde mesela; sıradan basit bir üzüntü kurardı aklında onun için ve o sıralarda bir buket çiçeği ona getiren bir çocuğun yolda olduğunu hayal ederdi. Kendisi oradan ayrıldıktan sonra; çocuk heyecanla istasyona gelir, kıza çiçeği uzatır, kız mutsuzluğunu unutur, gülümseyerek banktan kalkar ve aşık olduğu genç çocuğa gülümseyerek sarılırdı. Hüzünlü olmasına sebep her neyse unuturdu sonunda, hem de bu kadar kolay bir şekilde... Mutlu devam hikayeleri; Defne'yi nedensizce mutlu eden ama bir tek kendisiyle oynayamadığı basit oyununun adıydı.

Toplantı salonunda ona; daha hikayesini bilmeden, onu o yapan hiçbir detayı bilmeden meydan okuyan kıza işte bu yüzden acımıştı en çok. Hayatı kendi hikayesinden ibaret kolay bir oyun sandığı, başka hayatlardan soyutlandığı öylesine belliydi ki. Onun adına yalnızca üzüntü duymuştu.

Sözlerinin sert çıktığının farkında olsa da önemsemedi Defne. Kavgacı bir insan değildi ama bazı cümlelerin en ağır darbelere bedel olduğunu biliyordu. Acı anıları içeren hikayesinden insanların önünde bahsetmekten de hoşlanmıyordu aslında fakat en başından herkes onun hakkındaki önyargılarını kırsın istiyordu. Andaç'ın onu kendi katına yerleştirmesi diğerlerinin gözünde kolay görünse de bunun ardında, hayatı boyunca verdiği savaşın bilinmesini istiyordu. Kendisini birilerine anlatmaktan nefret ederdi ve herkes buradayken bunu tek seferde bitirmek istemişti, kızın sorusu da bahanesi olmuştu. En azından konuşması bittiğinde kendisine yönelen gözlerden anladığı buydu; bundan sonra birileri ona hakkında bir soru sorarken iki kez düşünecekti. Ne mutlu.

Bakışları insanlardan çekilip Andaç'a yöneldiğinde ise onun gözlerinde endişeyi gördü Defne. Nedenini anlayamadı. O üzülmesin diye o dönemde bahsetmediği, parmağını makineye kaptırdığı anı dışında anlattıklarının tamamını biliyordu. Sözleri bu haline sebep değildi, sebebini anlayamadı. Yıllar içinde, onun ifadesini çözmekte bu denli paslanmış mıydı...

Andaç ise kısa bir an daha onun gözlerine baktıktan sonra boğazını temizleyerek insanlara döndü. "Başka sorusu olan yoksa," dedi emin bir sesle. "İşlerinize dönebilirsiniz."

İnsanlardan tek bir ses bile çıkmazken başlarını sallayarak kapıya yöneldiler. Andaç ise "Emel Hanım," dedi az önce soru sorarken takındığı ukalalığı silinmiş olan kıza. Sesi ürpertici bir sakinlikte çıktı. "Siz benimle odama gelin."

Kapıya yönelmiş olan kız dudaklarını birbirine bastırarak olduğu yerde durdu, başı ile Andaç'ı onayladı. Bunun iyi bir çağrı olmadığı konusunda hemfikir olan yanındaki arkadaşları tedirgince ona dokunup salondan ayrılırlarken; Emel en sona kaldı ve Defne'ye kısa bir bakış atıp onun yanından geçen, kıza bakmadan kapıdan çıkan Andaç'ın peşine takıldı omuzlarını hafifçe düşürmüş haliyle.

Kayıp Where stories live. Discover now