IV

5.7K 401 2.1K
                                    

Niall Louis'nin hayatını mahvediyordu.

Çünkü bu hafta her akşam, kütüphaneye gidip özenle ders çalışacaklarına söz veriyorlardı.

Ve bu hafta her akşam şehre çıkıp sarhoş olmuşlardı.

Louis'nin şu dışarı çıkma işini yavaşlatması gerekiyordu.

"Bugün yine dışarı çıkamam. Yapamam. Bugün derste neredeyse ölecektim. Ölmemi mi istiyorsun, seni bencil göt? İstiyor musun? Çünkü abartmıyorum — diğer tarafa geçiş yapmak üzereydim."

"Çok fazla dramatiksin."

"Değilim! Gerçekliği açıklamaya çalışıyorum!"

Niall piyanonun arkasına oturmuş ve gülerek daha az önce teslim edilen yiyecek kutularını açmaya koyulmuştu (asla normal insan gibi masa arkasında yemek yiyemiyordu), her zaman yanında taşıdığı viski şişesi üstte duruyordu, laptop'unda korkutucu derecede kalp monitörüne benzeyen bir audio program açıktı.

"Gerçeklik olsun ya da olmasın, bugün cuma. Ders çalışmayacağını biliyorsun —burada olduğumuzdan beri hiç çalışmadın," dedi basit bir şekilde, ağzına kızarmış patates atmış ve dudağının kenarındaki yağ fazlalığını ipek bir peçeteyle silmişti. Çiğneyerek beklentiyle Louis'ye bakıyordu —Louis de karşılığında ona dik dik bakıyordu—, üstünde büyük bir mantar baskısı olan bir tişört ve eşofman altıyla taburede otururken, yumuşak sarı saçları ona sahte bir masumluk görünümü katıyordu. Rolex saati —üstündeki giysilerle kesinlikle uyum yaratmıyordu— ara sıra ışığın altında parlıyordu, bu, oğlanın dünyayı ayaklarının altında tuttuğunun nazik bir hatırlatıcısıydı.

Louis çatalını patatese saplamaya çalışmış (yağlı parmaklar modunda değildi), başarısız olmuş, daha sonra ise bunu odanın karşısına, Niall'ın alnına fırlatmıştı.

"AKLIMI ÇELEMEYECEKSİN, SENİ ÇIKARCI DOMUZ. İSTER CUMA GÜNÜ OLSUN, İSTER OLMASIN, AKŞAMI NORMAL BİR ÖĞRENCİ GİBİ GEÇİRECEĞİM. SÖZLERİN BENİ ETKİLEYEMEZ," diye gürledi, sesi bütün daireyi dolaşmıştı, Niall yerinden sıçramıştı, neyse ki patatesini yere düşmeden yakalayabilmişti.

Niall ilk önce patatese, daha sonra ise Louis'ye bakmıştı, sırıtışı ait olduğu yerdeydi. "Arkadaşım az önce bana personeli sadece erkeklerden oluşan bir yerden bahsetti. Hepsinin son derece yakışıklı olduğunu ve eğer gözlerine girmeyi başarırsan, bedava içki servis ettiklerini söyledi. Nasıl bir yer olduğuna bakmak istiyorum. Dana sonra da ayılana kadar Justin Bieber şarkıları söylediğimiz sırada Nelson —Niall'ın şoförü (evet)— bizi arabayla gezdirir. Rory —Niall'ın asistanı (evet)— yine kek getirecek. Ama bu sefer o boktan şaraptan içmeyeceğim, tadı şeker çişi gibiydi."

Bu oğlan Louis'nin hayatını mahvediyordu.

Niall'ın piyano tuşlarını parmaklarıyla çalmasını izliyordu.

Gerçekten, gerçekten evet demek istiyordu. Seksi erkeklerin ona bütün gece boyunca bedava içecekler servis etmesi mi? Şoförlü arabanın açılır tavanından Justin Bieber şarkıları söylemek mi? Tüm gece güzel ve leziz kekler yemek mi?

Lanet olsun.

Zenginlerden nefret ediyordu. Gerçekten. Bunların hepsi basit şeylerdi. Bundan nefret ediyordu. Nefret, nefret, nefret.

"Tabii ki gelmek istiyorum, seni adi sik kafalı!" diye bağırdı Louis, yumruklarını masaya vurarak. "Ama gelemem! Ders çalışmam gerek, Niall. Beni tahrik etmeyi kes," diye sızlandı, küçümseyici bir inlemeyle kafasını masaya yasladı.

Chopin'den çalınan bir parça odayı ışıldatmıştı.

"Gelecek sefere o zaman, ha?" dedi Niall hiç istifini bozmadan.

Young & Beautiful ➸ l.s  (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin