XV

4.4K 313 2.3K
                                    

Bölüm şarkıları: Florence & the Machine - No Light, No Light, Venus in Furs - Baby's On Fire
_______________

Louis, Harry Styles'la arkadaş olabilmek uğruna elinden geleni ardına koymayacağı kararını verdiğinde, pazar akşamıydı.

O ve Niall günlerini akşamdan kalma hallerini iyileştirmeye çalışarak geçirmişlerdi (Niall hem de kırık kalbini iyileştirmeye çalışıyordu, bir önceki gün kulüpten döndüklerinde Segway'ini rampalar üzerinde kullanma girişiminde bulunmuş ve sefil bir şekilde düşerek Segway'i kırmıştı) ve Louis'nin beyninde, Harry'nin gözlerinde sessiz imdat çığlıklarıyla ona baktığı sırada bir kan emici denizi tarafından uzaklaştırılması görüntüleri yinelenip durmaktaydı.

Veya, en azından Louis bunu sessiz yardım çığlığı olarak algılamıştı. Lakin bu çığlık olsun veya olmasın, Louis bunu unutamıyordu.

Ve böylece, Louis davranış biçiminde karar kıldığında, saat yedi sularında, şehrin diğer köşesindeki küçük, ilginç bir mekanda akşam yemeğindeydiler.

Buraya gelmesi için Niall'ı kelimenin tam anlamıyla dışarı sürüklemek mecburiyetinde kalmıştı. "Artık beni hiç dışarı çıkarmıyorsun," diye sızlanıp parmaklarını Niall'ın yanaklarına, koltuk altlarına, karnına ve genel olarak suratının her yerine batırıyordu, Niall ise bu sırada laptop'ında bir audio programda bir şeyler çalıyordu. Kafası karışık homurtularla cevap vermesi Louis'nin daha da sinirlenmesine yol açmıştı, bu nedenle de oğlan dikkatini ona verene kadar adını ciyaklamaya başladı. "Hep dışarıdayız zaten," diye yanıtladı nihayet. "Evet, ama sadece ikimiz değil. Sanki artık umurunda değilmişim gibi." "Beni özlüyor musun, Tommo?" "Hayır, seni şirret şey. Açım." Naill iç çekti. "Hiç değilse elimdeki işi bitirebilir miyim?" "Kesinlikle hayır." Niall homurdandığında Louis memnuniyetle tebessüm etti, ve nihayet Louis battaniyeleri üzerinden çekip laptop'ını elinden aldığında, Niall pantolonunu giyinip Nelson'a onları almalarını mesaj atmıştı.

Fakat şu an, viski kokteylleri içtiklerinde (pekala, Louis açık renkli kokteyller, Niall ise viski kokteylleri ve bira içiyordu) ve önlerindeki koca cips yığınını didiklediklerinde güzel zaman geçiriyorlardı, dün yaşanan olayları yinelediklerinde Niall yağlı ellerini eşofmanına ve futbol jarsesine silmekteydi.

"Şu Liam yok mu, adam cidden deli," dedi Niall kafasını iki yana sallayarak, altın sarısı saçları mavi kantaron gözlerini örtüyordu. "Partinin sonunda onu orada gördün mü? Şampanya şişesini şu herifin yüzüne doğru açtığında? Çocuğun neredeyse gözünü çıkarıyordu!"

Ve hayır, Louis'nin bir şey hatırladığı yoktu, zira dün geceden bir şeyler hatırlamak için fazla sarhoş olmuştu. O kadar çok içtiğini anımsamadığına yemin edebilirdi. Gerçekten.

Buna karşın Louis yine de içten bir biçimde güldü, hatıralar sisinin arasından kendine bir yol çizmeye çalıştığında, ağzına bayağı büyük bir cips attı. Ne yazık ki, görünüşe göre, bulabildiği tek şey, bir çift yeşil, solgun gözdü.

Bu düşünceye karşı yiyeceğini sertçe yutkundu, midesi çalkalanıyordu.

"Harry partiden erken ayrıldı, ha?" dedi gelişigüzel bir edayla ve pintini büyük bir yudumla bitirmekte olan Niall'a baktı.

Bardağını masaya bıraktı ve epey etkileyici bir geğirmeyle ağzını sildi. "Evet. Acaba nereye gitti."

"Bilmiyorum." Louis çenesini ellerinde dinlendirerek, birkaç anlığına cipsleri karıştırdı. "Bir nevi çekiştiriliyormuş gibiydi, değil mi? Şu korkunç insanlar tarafından."

"Öyle mi? Hiç fark etmedim."

"Evet. Öyleydi."

Niall başını kaldırıp ona baktı. "Ve?"

Young & Beautiful ➸ l.s  (Türkçe)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin