33.BÖLÜM: BİR GÜN İKİ ÖLÜP DİRİLEN

4.4K 283 48
                                    

"Bir insan sadece yaşayarak, bir başkasına, düzeltilemeyecek kadar zarar verebiliyormuş."
                           -Haruki Murakami

(Bölüm Şarkısı/1: Troyboi-On My Own(feat.Nefara) )

Gözlerimi açtığımda beyaz bir odada olduğumu farkettim.Doğrulmaya çalışırken ani bir baş ağrısıyla duraksadım.Bileğimin acısıyla irkilirken yatmakta olduğum sedyeye bağlı olduğumu farkettim.Başımı sola döndürdüğümde koluma bağlı hortumu net gördüm.Kaşlarımı çattım.
Her şeyi bulanık olsada hatırlıyor gibiydim.Kapüşonlu adamdan kaçmış, buraya gelmiştim.Bayıldığımı hatırlıyorum, Erim'in sesi...

Odayı süzdüm.Burası Erim'in odasının hemen iki oda yanıydı.Bir keresinde burada ameliyat olduğunu söylemişti.Ona inanmamıştım.
Bulanık görüntülerden bir diğeriyse sedyede yatarken Uğur'un baş ucumda oturmasıydı.Benimle konuştuğunu hatırlıyordum.Ne söylediğini hatırlamasamda elimi tuttuğunu hatırlıyordum.

"Hey!"diye seslendim.Cevap gelmedi.Birkaç dakika sessizce hortumdan akan renksiz sıvıyı izledim.
Koridordan ayak sesleri geldiğinde başımı kaldırıp kapıya baktım.Aslı'yı ya da Erim'i görmeyi beklerken gördüğüm kişi karşısında tüylerim diken diken oldu.Azra yanında Bora'yla odaya girdi.
"Merhaba."dedi isteksizce.Cevap vermedim.Bora yanıma gelip bir doktor edasıyla sıvıyı izledi.Ardından akış hızını arttırdı.

"Koluma niye hortum bağladınız?Bana ne veriyorsunuz?"deyiverdim.
"Hortum mu?Küçücük bir delik Denkel.Kendini toplaman için serum taktık."dedikten sonra zaten az kalmış serum torbamı yerinen çıkardı.Serum bittiği için kolumdaki delikten hortuma doğru kan geçtiğinde yüzümü buruşturup soluma döndüm.Bora nazik dokunuşlarla kan dolmuş boruları vücudumdan ayırdı.Derin bir nefes aldım.

Azra kapıya yaslanmış bizi izliyordu.
"Biraz daha dinlen, sonra salona geçeceğiz.Herkes...seni orada bekliyor."dedikten sonra serum poşedini çöpe atıp çıkmak üzere kapıya yöneldi.Azra'nın yanında durdu ve burada kalacağını anladığında omzunu sıvazlayıp odadan çıktı.
Azra yanıma geldiğinde irkildim.Üzerime eğildi.Nazik bir şekilde ellerimi bağladığı yerden çözdüğünde bileklerimi ovuşturdum.Ardından yanımdaki sandalyeye oturdu.

"Uzun zaman oldu."diye mırıldandı.
"Evet."dedim.
"Bunca zaman neredeydin?Neden geri dönmedin?"
"Neden dönecektim?"
"Kaya senin baban için çalışıp bizden bilgi almaya çalıştığını söylediğinde inanmadım.Ama sonra...gelmedin.Bir açıklaman vardır diye düşünmüştüm.Bana bir bahane söylesen yanında olmayacağımı mı düşünüyordun?Sonra sen gelmedin.Bir hafta oldu, bir ay, iki ay..."

"Ben böyle bir şey yapmadım."dedim sedyede hareketsizce yatarken.Duvara bakıyordum.
"Artık bir önemi yok.Neden geldin?Ne istiyorsun Anka?"diye sordu.Mavi gözlerinin üzerimde gezdiğini hissedebiliyordum.
"Sanırım salondaki herkesin merak ettiği şeyde bu.Beni bayıltmamış olsaydınız bu konuşmayı hepinizle daha önceden yapardım."
"Güzel bir karşılama olmadı.Tuzak olabilmesi ihtimaline karşılık..."
"Ne zamandan beri sizler için bir tuzak haline geldim?"diye sordum.İlk defa gerçek anlamda göz göze gelmiştik.Gülümsedi.
"Hepimizi kandırıp, Kaya'yı tutuklattıktan ve sonraki bir ayını onun bakımevinde geçirdiğinden beri."
"Orada kaldığımı biliyordunuz madem, neden bir şey yapmadınız?İntikam alabilirdiniz."
"İntikam mı?Anka olay intikamdan çok farklı.Tanrım.Olay intikam değil.Bir Sözeri Bakımevinde kalıyorsun.Haberimizin olması an meselesiydi.Oraya girdiğin ilk günden beri orada olduğunu bilen tek kişi bendim.Diğerlerine söylemedim."
"Neden?"
"Çünkü bu sen değilsin."dedi Azra.Gözleri dolmuştu.Saçlarımı işaret etti.
"Bu saçlar, görünüşün, davranışların...Sen değilsin."dediğinde elim istemsizce saçlarıma gitti.
"Bu benim."deyiverdim.
"Bir şeylerin peşindesin Anka.Farkındayım.Pars'la haberleşip, merkeze gidiyorsun, Kaya'yı ziyaret ediyorsun.Geçmişte bizi kandırmış olabilirsin pekala, ama şu anda ne yapıyorsan arkandayım."

MODEL-1Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin