1/ Anı Yaşa

117 5 0
                                    

Video linkinde, Mercan'ın çaldığı parça var. O sahne geldiği zaman açmanızı tavsiye ederim...

Keyifli okumalar...

---

Gülşah ellerini saçlarına atıp karıştırdı ve ayaklarını kış bahçesindeki demirlikle uzatmaya bir son verip oturduğu hasır sandalyeden kalktı. Boş kahve fincanını eline alıp, elini çalmaya başlayan telefonuna atıp kotunun cebinden çıkardı.

Arayan kişinin yakın arkadaşı Nazan olduğunu görünce aramayı yanıtladı.

''Efendim Nazan?''

''Gülşah! Neden sabahtan beri açmıyorsun telefonlarımı? Rezervasyon yapacağız, sana ulaşamıyoruz!''

Arkadaşının sitem ve hiddet dolu ses tonuna karşılık şaşırmıştı Gülşah. ''Dur bir dakika, ne rezervasyonu?''

''Sevgililer günü rezervasyonu tabi ki de Gülşah! Bugün on dört Şubat! Biz bekâr hanımlar olarak toplanacağız, Ekrem'in olmadığını bildiğimiz için seni de davet ediyoruz. Geleceksin değil mi?''

Gülşah gözlerini kapatıp birkaç saniye düşündü.

''Ben gelmesem Nazan? Gerçekten başım çatlıyor. Teoman zaten sevgilisi ile birlikte çıkacak bu akşam, Sıla da bu gece bir arkadaşında kalacak, Defne evde yalnız kalmasın.''

''Yahu koca kız oldu Defne artık! Boyumuzu geçti hergele! Bırak sen, kalsın evde yalnız. Ya da olmadı iki dakika birini bulsun kendine o da bir yere kapak atsın bunu da ben mi söyleyeyim? İçi geçmiş bu kızın, içi! Dört kişilik yaptırıyorum rezervasyon. Bak gelmezsen vallahi küserim!''

''Tamam, tamam.'' Dedi en sonunda Gülşah. Hiçbir zaman Nazan'la çene yarıştırmaya girememişti. Ayrıca, zaten birkaç haftadır çok yoğundu. Evi ve atölyesi arasında mekik dokuyordu. Bu akşam dışarı çıkıp, hava alabilirdi. ''Geleceğim. Yaptır sen rezervasyonu.''

Gülşah telefonu kapatıp, yeniden kotunun arka cebine koyduktan sonra kış bahçesinden çıktı ve mutfağa yürümeye başladı. Bazen evinin bu kadar büyük olmasından huysuzlanıyordu. Mutfağa gitmesi için ta arka bahçeden çıkıp, kocaman salonu geçtikten sonra mutfağa varması lazımdı.

Mutfakta fare gibi dolapta bir şeyler arayan küçük kızına ''Defne?'' diye seslendiğinde Defne korkarak kafasını kaldırmıştı ki açık olan rafa kafasını çarptıktan sonra annesinin yanında olduğunu hatırlayarak ''Anasını seveyim!'' diye bağırıp kafasını vurduğu yere ellerini bastırarak kendisini yere bıraktı. Gülşah elindeki fincanı tezgâha bırakıp hızlı adımlarla kızının yanına çöktü ve vurduğu yeri ovalamaya başladı. Bir yandan da kıkır kıkır gülüyordu.

''Ya anacığım niye gizli gizli geliyorsun!'' diye sitem etti Defne ellerini zonkladığı kafasından çekerken. ''Kanlı Meryem geldi sandım, kıymetlim Yusuf Yusuf diye bağırdı!''

Mutfağa girmekte olan Sıla, kardeşinin söylediği cümleyi duyunca ''Bloody Mary, diyordun herhalde?'' diyerek uzun sarı saçlarını elinin tersiyle savurup, kardeşini düzeltti.

Defne, ablasının bu hareketine gözlerini devirdi. ''Hayır! Kanlı Meryem bu Kanlı Meryem! Siz bilmezsiniz gâvurun tohumları!'' Defne kendi kendine hayıflanmaya devam ederken Sıla annesine dönüp, ''Mutfak dolaplarını kurcalarken mi oldu?'' diye sordu.

Gülşah kafasını salladı.

Sıla kardeşine dönüp, ''Hem kilo alıyorum diye yakınıyorsun, hem de hala daha dolapları kurcalayıp çikolata bulmaya çalışıyorsun Defne! Sonra da kilo aldıkça anneme gidip, 'Sıla'yı da sen doğurdun Teoman'ı da, neden ben şişkoyum!' diyerek ağlıyorsun.' Kes artık şu hareketlerini!'' diyerek iyi bir azar çekti.

Derin DuygularWhere stories live. Discover now