Takip

343 19 1
                                    

Durakta beklemeye başladım. Biraz sonra otobüs geldi ve bindim. Otobüsteyken hep Ian'ın söyledikleri kafamı karıştırmaya devam etti. Ama bir türlü çıkışa ulaşamadım. Neden ya bulsam bile onlara gerçekleri neden gösteremezdim. Okulun olduğu durağa geldiğimde bir an olsa bile düşüncelerimden sıyrılıp otobüsten indim. Dalmış bir şekilde yürürken birine çarptım bir adım geri gidip yüzüne bakmak için kafamı kaldırıp özür dileyecekken o bana gülümseyip "çarpışmak bizim kaderimizde var galiba!" dedi. Bende istemsizce gülüp "galiba" dedim. "Sen iyi misin? Bir şey mi oldu yüzün neden asık?" Dedi. Bu sefer biraz daha içten gülmeye çalışarak "yok!" Dedim. "İyi tamam o zaman sınıfa geçelim mi?" dedi. Kafamı sallayıp yürümeye başladık. "Kaşın nasıl?" diye sordum. Bana bakıp "iyi, fazlasıyla iyi." dedi. Yürümeye devam ederken, gördüğüm kişiler ile biraz yerimde donmuş bir vaziyette durdum. Benim yanıma doğru yürümeye başladıklarında bende yürümeye başladım. İsabella kolumu tutup beni durdurdu. O benim yüzüme bakarken ben onun yüzüne bakmıyordum. "Alice konuşalım mı?" dedi. Sinirden olan bir şekilde biraz kahkaha attım. Hepsi bana şaşkınca bakıyordu. "Neden? Ne konuşacağız bana benim saçmaladığımı mı? Söyleyeceksiniz." Kevin'a bakıp "beyinimin oyunu mu diyeceksiniz," Debbie ye bakıp "yada uyuyup dinlenmem gerektiğini mi söyleceksiniz." dedim. Kevin ve Debbie kafalarını aşağıya eğdiler. "Neden kafanızı eğdiniz sizin fikirleriniz ne kadar mantıklı ama demi neden böyle yapıyorsunuz." dedim. Tek kaşımı kaldırarak cevap bekledim. Ama cevap gelmedi. "Alice bak biz seni anlamaya çalışıyoruz." dedi Alex. "Öyle mi neden beni anlamaya çalışıyorsunuz sonuçta olması imkansız bir olay!" dedim. Ian da "Alice seni anlamaya çalışıyorlar işte böyle yapma ya!" dedi. Hiç bir şey demeden okuldan çıktım. Arkamdan bağırdılar ama bakmadım. Yürümeye devam ediyorum. Nereye gittiğimi bilmeden sonra okulun yanındaki parka gelince durakladım. Önceden sıkıldığım da buraya gelir çimlere uzanırdım. Bu da bana hep iyi gelmiştir. Ve şu anda buna gerçekten ihtiyacım vardı. Çantamı çıkarıp yanıma koydum ve çimlere uzandım. Hava sıcakta olsa yine güzeldi. Yüzüme vuran güneşi biraz da olsa kolumu yüzüme koyup bana gelmesini engellemiştim. Şu an ne düşünecektim bilmiyordum. Arkadaşlarım bana inanmaya çalışıyorlardı ama ben onlara kızıp, bağırmaktan başka bir şey yapmamıştım. Başka bir taraftan da Ian'ın söyledikleri kafamı karıştırmaya devam etti. Birden yanıma başka birinin uzanması ile o yöne döndüm. Ian beni yine bulmuştu. Bana bakmadan "kafa dinlemek için güzel bir yer ama sence de tam yüzümüze güneş vururken gerçekten rahat mısın?" Dedi. Yüzüne vuran güneşten dolayı yüzünü buruşturmuştu. Gerçekten çok komik görünüyordu kendimi tutamayıp bir kahkaha patlattım. "Ne oldu neden gülüyorsun?" dedi. "Hiiç" dedim. "Hadi söyle!" dedi. "Yüzünü buruşturunca çok komik oldun da ondan güldüm." Dedim. Sonra Ian da gülmeye başladı. "Kalksak mı? artık benim kafama güneş geçti de" dedi. "Olur kalkalım." dedim. Önce Ian kalktı. Sonra bana elini uzattı kalkmam için ondan destek alıp kalktım. "Yürüyelim mi? Ne dersin?" dedi. Bende gülerek "olur" dedim. Biraz yürümeye başlamıştık ki Ian'ın birden telefonu çaldı. Ian telefonunu arka cebinden çıkarıp önce telefonuna sonra bana baktı yüzü kasılmıştı. "Benim buna bakmam lazım birazdan gelirim." dedi. Bende kafamı salladım. Ian'ı bu kadar tedirgin eden neydi ki acaba diye düşündüm. Arayan kimse gerçekten Ian'ın pek memnun olduğu söylenemezdi. Hararetli bir şekilde konuşuyordu ne konuştuğunu merak edip ağacın arkasına saklanıp dinlemeye çalıştım. Ama o sırada "tamam orada olurum." Deyip telefonu kapattı. Kiminle konuşmuştu nerede olacaktı. Benim bu kadar meraklı olmam normal mi? Aaa kesinlikle normal ben zaten meraklı bir insanım ama insanın başına ne gelirse kesinlikle meraktan gelirdi. O sırada da Ian arkasını dönüp yürümeye başlamıştı. Bende geri dönüp çimlere nasıl oturduğumu bilmiyordum ben bu aralar fazla mı hızlı hareket etmeye başlamıştım. Neyse ki Ian bir şey anlamamıştı. "Şey Alice benim acil bir işim çıktı gitmem gerekiyor bugün ki yürüyüşü başka bir zamana mı? Alsak" dedi. Bende "tabii tabii ne demek sen işine bak!" dedim. Gülerek. Ya ya sen işine bak ki bende senin işinin ne olduğunu çözeyim. "Tamam o zaman sonra görüşürüz." demesi ile düşüncelerimden sıyrıldım. 'Bende eve giderim." dedim. Olumlu anlamda kafasını sallayıp arabasına binip uzaklaştı. Hemen yola onun arkasından çıktım. Bir taksiyi çevirip Ian'ın arabasını takip etmesini istedim. Şoför aynadan bana bakıp "çok film izledin galiba kızım." dedi. "Olabilir amcacım siz takip eder misiniz?" dedim. "Tamam" deyip arabayı çalıştırdı. 20 dakikadır yoldayız ama Ian hâlâ gidiyordu. "Amcacım bu yol nereye gidiyor acaba?" dedim. "Yani kızım bundan sonrasında pek şehir içi denilmez. Yani bundan sonrası ormanlık alandır." dedi. Amcanın söyledikleri ile içimdeki merak iyice çoğalmıştı. Bir süre sonra Ian'ın arabası durdu. Biraz arkasında da biz durduk. Parayı verip taksiden tam inecekken amca, "kızım buralardan pek araba geçmez haberin olsun dikkat et!" dedi. Amcaya gülümseyerek "teşekkür ederim." dedim ve arabadan indim. Artık geri dönüşü yok! Alice devam! Ian yoldan inip ormanın içine doğru yürümeye başladı tabii ki bende arkasında aramıza mesafe koymuştum beni görmesin diye ama ben onu görebiliyordum. Yürürken bir ağaç dalına bastım. Tabii ki orman sessiz ve ses bayağı bir yankılandı. Basmamla yere eğilmem bir oldu. Ama çalıların arasından Ian'ı görebiliyordum. Arkasına dönmüş etrafa bakıyordu. Ahh! Salak Alice ne diye önüne bakmassın ki! Neredeyse ses duyulacak diye nefes almıyordum. Ian biraz daha etrafa bakıp tekrar yürümeye devam etti. Aramıza biraz daha mesafe açmasını bekleyip bende yürümeye başladım. Tanrım sana şükürler olsun ki iyiki telefonumu sessize almışım. Teyzem arıyordu. Yoksa nasıl ses yapardı burada. Telefonu meşgule atıp Ian'ı izlemeye devam ettim. Biraz sonra bir yerde durup beklemeye başladı. Sonra da yanına bir adam yaklaştı. Bir şeyler konuşmaya başladılar. Tanrım inanamıyorum ses duymuyorum ki tabii ki duymassın arada ki mesafeye bak! Biraz daha yaklaşıp dinlemeye çalıştım. Buradan da net olarak ne konuştukları duyulmasa da biraz öncekinden daha iyiydi. Ian'ın "nasıl söylememi bekliyorsun? Ben sadece bana dediğinizi yapıyorum. Onu koruyorum ve korumaya devam edicem ona bunları ben anlatmayacağım siz anlatacaksınız." Dedi. Neden bahsediyor bu ya! Ian'ın yanındaki adam "tamam anlıyorum biz yapacağız ama sırasını bekliyoruz." "Ian, birden ne sırası bekliyorsunuz acaba kızı bunca yaşamı boyunca zaten yalan söylediniz daha fazla beklemeyin zaten artık kendini belli etmeye başladı." dedi. Tanrım bunlar neden, kimden bahsediyorlar. Ne kendini belli etmeye başladı. Kimin yaşamı boyunca yalan söylendi. Neyin sırası hiç birşey anlamıyorum! O adam birden "Ne" diye bağırdı. "Nasıl kendini belli etmeye başladı." dedi. Ian da "hızlı hareket ve-" diye sözlerine devam edecekken, ben gene yaptım yapacağımı biraz daha yaklaşmak için, Adım attığım sırada yine bir dala basmıştım. Ian ve yanında ki adam konuşmalarını durdurup benim olduğum yöne baktılar. Hemen yere eğildim. Kendime sayma başladım. Bir kere de bir işi batırma be Alice batırma! Ben kendime saymakla meşgulken Ian'ın "kim var orada" demesi ile sanki oraya çivilenmiş gibi kaldım. Sanki artık kalbim korkudan kan pompalamıyordu. Heh! Şimdi ne yapacaksın bakalım zeki kız!

Düşünceleriniz ve fikirleriniz benim için önemli benimle paylaşırsanız çok sevinirim... ♡

Ölümcül Savaş: Gölgeler Dünyası حيث تعيش القصص. اكتشف الآن