1. Bölüm

6.6K 708 566
                                    

2017

"Ayy leşin etrafına üşüşen akbabalar gibi üşüştü kız bunlar!" diye hayıflanıyor on beş yıllık gay arkadaşım Lincoln Sanderson. En genç ve en güzel başlığı altında Vogue'a verdiğim röportajda, popüler mekanınız sorusuna Arwen's Child'ı söylediğimden beri bir grup, elinde yeni çıkan kitabım "Elizabeth"le dolaşan hayranlarımdan rahat rahat kahvemizi içemiyoruz. İlk başlarda bu eğlenceli gelsede artık parmaklarım -sürekli imza yazmanın eseri- fincanı bile tutmakta zorlanıyor. Lilly -Lincoln, Lilly ismini kendine daha çok yakıştığını düşündüğünden ismini böyle kısalttırıyor.- haklı. Ama ikimizde Arwen's Child'ın lattelerinden beyaz çikolatalı keklerinden vazgeçmeye çalıştık. Ama ne yazık ki başarısız olduk.

Gözlüklü şirin mi şirin, adının Daisy olduğunu öğrendiğim kıza imzaladığım kitabını uzatıyorum.

"Şey acaba fotoğraf çekebilir miyiz?" diye soruyor Daisy, elindeki fotoğraf makinesini Lilly'nin eline tutuşturarak.

"Son bir ayda her fotoğraf çektiğinde 1 Dolar alsaydım şuan porsche sahibiydim." diye mırıldandığını duyuyorum Lilly'nin.

Fotoğrafımızı çekiyor. Daisy bana bir kez daha sarıldıktan sonra havalara uçmak deyimini resmen yaşatarak arkadaşlarının yanına gidiyor.

Lily'nin hâlâ manikürlü tırnaklarının masaya vurmakla meşgul olduklarını görüyorum.

"Lilly?"

"Ne oldu bi'tanem?"

"Lilly?"

"Ne oldu şekerparem?"

"Lincoln!" ciddi olduğum zamanlarda böyle sesleniyorum.

Endişeli bir şekilde etrafına bakıyor. Masaya hesabınızdan fazla bir miktarda para bırakıp ayağa kalkıyor. Soran bakışlarla bende kalkıyorum. Kafeden çıkıyoruz. Elizabeth'in ilk baskısından kazandığım parayla aldığım Jaguar'ıma biniyoruz. Yol boyunca susuyor. Baskı kurmak istemiyorum ama sonunda patlıyorum.

"Söyleyecek misin artık?"

Sonunda söze başlıyor.

"Hani benim yıllardır üzerinde çalıştığım proje varya."

"Evet?"

Ah, bu arada size söylemeyi unuttum. Lilly bir bilim insanı. Kendine ait bir Laboratuvarı ve çalışanları var. Sekiz kişilik grubuyla kendi tabirleriyle bir proje üzerinde çalışıyorlar. Benim tabirimle bu... Sır saklayabilir misiniz? Bu önemli de. Bana bile zor söyledi.

Bu bir zaman makinesi! Evet yanlış okumadın zaman makinesi.

"Tamamlamıştık ve gerekli şeyler tamam mı diye gerekli kuruma - bu arada aslında gerekli kelimesinin yerini alan şeyler var ama ben Lilly'i benimle bilim insanı ağzıyla konuşmaması konusunda onu yıllar önce uyardım.- yolladık. Cevap bu sabah geldi."

Devam etmesini işaret ediyorum.

Bana bakıyor.

Ve o iki sihirli kelimeyi söylüyor. Ah hayır saçmalamayın. Seni seviyorum değil.

"Kabul ettiler."

Sevinç çığlığı atıyorum. Üzerine atlayıp kocaman sarılı yorum. Beni nazikçe itiyor. Fazla sıkmış olabilirim. Yeşil ışık yanıyor ve gaza basıyorum. Yoldan gözlerimi ayırmadan,

"Ee o zaman sorun ne?"

"Projemizi denemek için birini bulamadım. Labaratuvardakiler bile yanaşmıyor. Ben denerdim ama grubundakiler daha o kadar ileri seviye değiller. Bir hafta kadar bir sürede gönüllü çıkmazsa iptal edecekler. Çünkü kimse denenmeden bir şeyi piyasaya sürmek istemiyor."

Gelecekten Gelen Leydi (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now