5. Bölüm

4K 452 204
                                    

Biraz fazla ara verdiğimin farkındayım o yüzden hiç bu bölüme takılmadan bölüme geçmenizi tavsiye ederim 😊

Multimedia: Maggie (temsili)

~

"Anlamadın mı? Bende gelecekten geliyorum."

Şaşkınlıktan olduğum yerde ağzım beş karış bir şekilde donakalıyorum. Ne söylediğini anlamam, daha doğrusu söylediğini beynimin algılaması bir iki dakika sürüyor. Sonunda jeton düşünce konuşmaya başlıyorum.
"S-sen şimdi 2016 yılından mı geliyorsun? Yani Lilly'i tanıyorsun öyle mi?"
"Evet ama bu kadar şaşıracağını düşünseydim alıştıra alıştıra söylerdim." Birden karşımda kralın klonu gibi dikilip gelecekten geldiğini söylüyorsun sonra şaşırmayacağımı düşünüyorsun. "Ben Lincoln'in üvey kuzeniyim. Tarih profesörüyüm," Aklıma birden Lilly'nin bizi sürekli tanıştırmak istediği, benimse buna yanaşmadığım geldi. "Lincoln bundan bahsedince hemen gönüllü oldum. Aynı senin gibi."
"Adın... " Beynimi zorlayarak Lilly'nin bana bahsettiği karşımda duran kralın klonu olan adamın adını hatırlamaya çalışıyorum.
"Alex" diyerek beni büyük bir zahmetten kurtarıyor. "Ayrıca bir şey soracağım: Acaba neden herkes beni görünce reverans yapıyor? Her gelene yapıyorlar mı? Benimle o kadar ilgileniyorlar ki kendimi kral gibi hissediyorum."
Gülüyorum.
"Kral'ı hiç gördün mu Alex?"
"Buyrun benim?" diyen o erkeksi asil sesini duyuyorum Henry'nin. Karanlıkta kaldığı için yüzü görünmeyen Alex'in nefesinin kesildiğini hissediyorum. Kendini toplayarak bir adım atıyor ve o mükemmel yüzünü halka açıyor. Bu iki kusursuz yüz hatlı birbirlerine aynadaki yansımaları kadar benzeyen adamlar birbirine bakakalıyor. Kendimi bu çekilmez sessizlik içinde ikisini tanıştırmayı görev ediniyorum.
"Lord Alex, saygıdeğer Kral Henry."

İlk konuşan kral oluyor.
"Yüce tanrım. B-bu gerçek mi?'' Bana dönüyor. "Yoksa sevgili leydimin bir şakası mı?''

"Maalesef hayır majesteleri.''

"Ben de neden bana sürekli kralmışım gibi davranıyorlar diyordum.'' diyor Alex. Ağzı yamuk bir gülüşle çarpılıyor. "Sanırım bu sayede tahtınıza hak isteme hakkım var ha.'' Bu espriye yalnızca kendisi gülüyor. Normalde gülebilirdim ancak kral yanımda iskelet gibi kaskatı kesilmişken gülmem söz konusu bile olamaz. Kralın şakadan anlamayan biri olduğunu söylemiyorum. Sadece her kral gibi onunda şaka kaldıramadığı konular var. Tahtta bunlardan biri.

Alex'de kralın bu espriden hoşlanmadığını anlayınca gülmeyi kesiyor. Olaya karışma ihtiyacı hissediyorum.

"Mm... Şey... Alex de benim...'' diye söze başlıyorum. Boşluğu ben "kuzenim'' diye tamamlarken, Alex boşluğu aynı anda "sevgilim'' diye tamamlıyor. Kral bir bana bir ona şaşkın şaşkın bakarken ben de karanlıktan faydalanarak büyük bir kuvvetle Alex'in ayağına basıyorum.

"Hayır biz kesinlikle Cercei ve Jamie'nin farklı bir versiyonu değiliz.'' diyorum sanki kralın Game of Thrones izleme şansı varmış gibi. Ama Alex büyük bir kahkaha atıyor. ''Sadece Alex şaka yaptı. O benim kuzenim.'' Yüzüme elimdeki en masum ve şirin olduğunu düşündüğüm gülümsememi yerleştiriyorum.

Kral bana o sevdiğim çizgiyi ortaya çıkararak bakıyor. O an her şeyi anlatmamak için kendimi zor tutuyorum.

Aklıma birden Lilly'le iletişime geçmememi sağlayacak olan lensler geliyor. Gözümdeki lensi ne ara nerde kaybettim hiçbir bikrim yok ama yenileri Alex'te olabileceği fikri akla oldukça yatkın.

''Majesteleri acaba kuzenimle bir iki dakika yalnız konuşma şansım var mı?''

Kral bu sefer kalbimin kaburgalarımın ardında gangam sytle dansı yapmasını sağlayacak şekilde zarif bir şekilde eğilip elimi öpüyor. Bilerek mi yapıyor bilmiyorum ama o baştan çıkarıcı sesini kullanıp

Gelecekten Gelen Leydi (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now