4. Bölüm

4.3K 547 246
                                    

Bölüm şarkısı: Ellie Goulding - Love Me Like You Do

İyi okumalar 😘

Odaya güneş ışığı gibi süzülen, etrafımı sarmalayan müzik, kulaklarımı dolduruyor. Bir yandan kendi kendime dans ederken dışarı bakıyorum. Sokak şarkıcısının çaldığı neşeli şarkı ritminde kalçamı oynatıyorum. Elimdeki elbiseyi, diğer bütün elbiselerin arasına, elbise tepeciğine bırakıyorum.

Yarım saat sonra balo başlayacak ve benim ne elbisem ne de saçım hazır.

Eğer kral olmasaydı Zoya'nın bana verdiği odada çıldırırdım. Fazla küçük. Henry beni o odadan çıkarıp bu büyük ve ferah odaya yerleştirdi, henüz bir gün oldu.

Bana göre bu odadaki her şey -aslında gördüğüm her şey, -insanlar bile- antika. Gümüş şamdanlar, kabarık tüylü yatak örtüleri ve o elbiseler! Belleri incecik, göğüsleri yuvarlak gösteren korselerin üstüne onlarca kumaş! Bir de o mücevherler yok mu? Altın, gümüş, elmas, pırlanta, yakut... Ve daha niceleri!

Peki, kendimi fazla kaptırdım.

Yinede erkekler bile modern dünyadaki ne göre bir hayli centilmen. Karşılaştığım her erkek esprileriyle, iltifatlarıyla insanın egosunu şişiriyor.

Ayrılığa en iyi ilaç.

Şu da var ki değişmeyen tek şey kadın kıskançlığı. Her şey değişir bir o değişmez. Kendi cinsime laf ettiğim yok ama her çiflikte bir çürük yumurta oluyor.

Kapı çalıyor.
''Girin.''

İçeri kırmızı bir elbiseyle, kralın uşağı Eudro giriyor.
''Leydim,'' diyor reverans yaparken. ''Majesteleri, sizin için özel olarak diktirdiği bu elbiseyi, maskeli baloda giymeniz için seçti. Size çok yakışacağını düşünüyor.''

''Teşekkürler Eudro.'' diyorum. Ellerinden nazikçe, elimde yeni doğmuş bir bebek taşıyormuşcasına, elbiseyi alıyorum. İpek olduğunu; yumuşacık kumaşında elimi gezdirince anlıyorum.

Eudro'yu uğurlayıp hemen elbiseyi giyiyorum. Korseyi tek başıma bağlayamadığımdan, kralın bana tahsis ettiği yardımcımı çağırıyorum.
''Consantel, acaba elbiseyi giymeme yardım eder misin?''

Consantel saniyesinde yanımda bitiyor. Usta elleriyle korsenin iplerini bağlıyor. Bu çelimsiz haline rağmen içinde bir Hulk var. İpleri olağan gücüyle çekiştirirken nefessiz kalmama ya da kıpkırmızı olmamı umursamıyor.

''Leydi benden başka bir şey isterler mi?'' diye soruyor. Consantel tüm yönleriyle Jules Verne'ün Denizler Altında Yirmi Bin Fersah adlı romanındaki uşak Conseil'e benziyor. Çalışkanlığıyla, saygısıyla, becerisiyle, bana olan hitabıyla, adıyla... Ona ne kadar söylesem de bana 3. Tekil şahısla seslenmeye devam etti. Sözümü dinlemediği tek konu bu.

''Hayır, teşekkür ederim Consantel.''
Reverans yapıp yanımdan ayrılıyor. Aynada kendime bakıyorum. Ne kadar acı çeksem de, belimin bu kadar ince, göğüslerimin bu kadar dolgun ve yuvarlak olduğunu görmek tüm acılarımı unutturuyor.

Elbise, vücudumu her oynatışımda, vücudumun hatlarını, tahrik edici bir şekilde ortaya çıkarıyor. Onun dışında kare yakasını küçük yakutlar süslüyor ve dikkatin oraya çekilmesine yol açıyor. Elbiseye uyumlu maskeyi de takıp saçlarımı bakirelerin yaptığı gibi açıyorum. Saçım dalgalar halinde sırtıma dökülüyor. Göz ucundan Consantel'in yatağındaki elbiseleri düzeltip dolabına yerleştirdiğini görüyorum.
''Consantel niye giyinmedin? Yoksa baloya gitmiyor musun?''

Gelecekten Gelen Leydi (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now