"Merhaba." dedim kapıda bana bakan Selim'e.
Gülümsedim.
"Selamun Aleyküm. " dedi.
Ah ben Merhaba demiştim ya.
"Aleyküm Selam ve rahmetuhu ve berekatü." deyip gülümsedim.
Bu hareketime o da gülümsedi.Onu ilk defa gülerken gördüm.
"Gelsene." dedi.
Onun sesini ezan dışında nadir duyuyordum.
İçeri geçtim ve içeride oturan Haluk dedenin yanına gittim.
"Geldim dedem."
Arkamdan Selim de odaya girmişti.
Haluk dedenin karşısındaki koltuğa oturdu.
"Biz de seni bekliyorduk. Hifa kızım gelsin de çay demlesin yaptığı keklerden ikram etsin diyordum az önce. Malum ben zor yürüyorum. ""Tabi hemen yaparım."
Daha önce aşina olduğum mutfağa gidip hemen bir çay demledim ve mutfaktaki kekleri ve benim sonradan getirdiğim kekleri servis tabaklarına koydum.Çayları doldurmadan önce içeri gidip koyu sohbete dalan Haluk dede ve Selim'e baktım.
Beni görmemişlerdi.
Selim'e dikkatle baktım. Benden birkaç yaş büyüktü herhalde. Yani öyle gösteriyordu.
Kirli sakalları vardı.Boyu benden on ve ya on beş santim kadar uzundu.
Kahverengi değil de siyah gözleri vardı.
Bunu onu ilk gördüğüm zaman fark etmiştim.
Sert bir adamdı.
Görünüşü de sertti. Pek imam tipi yoktu. Böyle takım elbise giyse tam bir iş adamı olurdu.
Ya da serseri tipli kıyafetler giyse de tam bir katil.Ama asla imam gibi gözükmüyordu.
Birden bana dönünce yaslandığım kapıdan panikle doğrudum.
"Şey ben şey için geldim. Haluk dede çayı açık içiyor siz nasıl içersiniz?"Az daha resmi ol Hifa ya.
"Sen.""Efendim. "
Onunla en uzun konuşmalarımdan birini yapıyor olabilirim.
Dayan Hifa birkaç cümle daha.
"Siz dedin ya bana. Sen diyebilirsin anlamında dedim. "
Tam bir salak gibi gözüküyordum her halde.
Ama resmiyeti aramızdan kaldırdı.
Bu da bir şey değil mi?
"Ne açık ne de demli ortasını bulabilirsin dimi? "
Aslında çay koymayı yeni öğrenmişken bunu yapabileceğimi pek sanmıyordum."Ortasını bulamazsam içme ve ya içmeme oranın kaç?"
Bu dediğim üzerine Haluk dede de Selim de güldü.
Bu gün fazla soğuk değildi.
"Haluk dede bekle sen geliyoruz hemen." dedi ve ayağa kalkıp yanıma geldi.
Ne yaptığını anlamadan yanımdan geçti. Peşinden gittim. Mutfağa girdi.
"Hiçbir şey için geç olmadığının farkına varmış gibi gözüküyorsun."Çaydanlığı eline aldı ve benim ayarladığım bardaklara koymaya başladı. "Evet. O gün o an vardım farkına. "
"Sen nasıl içiyorsun?" diye sordu.
Anın şaşkınlığı ile,
"Soğuk. " diye cevap verdim.
Bana dönüp kaşlarını çattı.
"Ay şey ben açık içerim. " dedim kendimi biraz daha rezil etmemek için.Benim çayımı da koyduktan sonra da, "Orta demli çay koymaya alış. "
Ben açık içerim. Neden alışacakmışım?
"Bu mahalledeki çoğu insan orta demli çay içer. Sende bu mahallede yaşıyorsun." Sanki düşüncelerimi okumuştu.
Elindeki tepsiyi bana uzattı ve tezgahtaki kek tabaklarını aldı.
Bir şey diyemeden içeri geçtik.Çayları onların önüne koydum ve Haluk dedenin yanına oturdum.
Kendi çayımı da aldım.
"Bak bakalım beğenecek misin keklerimi Haluk dede. "
Bunun üzerine Selim nereden geldiğini anlamadığım bir samimiyet ile,
"Ben bakmıyorum o zaman." dedi.
Ben bir şok oldum ama sonra toparlayıp, "Olur mu öyle şey. Sizde ay sende-"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AFİHİFA
SpiritualASKIDA / Hani her insan kendi hayatının baş rolüdür diye bir söz var ya. Her insan kendi yalanlarının baş rolüdür. Hayat doğru yazılır. Yanlış yaşanır... \/\/\/\/\/\/ "İsmini neden sevmediğini anladım Hifa." dedi önümde diz çökerek. "Neden?" diye...