07

13.8K 1K 228
                                    

                  

Evden çıkıp biraz uzağımda olan kafeye doğru yürürken etrafımı kolaçan etmeden duramıyordum.İzlenilme hissi tümüyle vücudumu karıncalandırıyordu.Kafeye girdiğim anda Mi Cha görmüştüm.Stress ile elinde ki menüyle oynuyordu.Genellikle gerildiğinde bacağı titrerdi ve tam da o durumdaydı.Bu onun söyleyeceklerini daha çok merak etmeme sebep olmuştu.Oturduğu masaya ilerleyip karşısında ki sandalyeyi çektim.Sandalyenin gıcırtısı boş kafeyi doldururken Mi Cha'nın gözleri menüden çekilip bana döndü.

"Ah Hye Su.Hoşgeldin." Ayağı kalkıp bana sarılırken gülümseyip karşılık verdim.Gerçekten gergindi.

"Hoşbuldum." Birbirimizden ayrılıp masaya oturduğumuzda çantamı sandalyenin arkasına astım.Aramızda geçen rutin konuşmada bile gerginliği belli oluyordu.Bu kadar gerilecek neyi vardı? Bana ne söyleyecekti? Siparişlerimiz geldiğinde kahvemi avuçlayarak kafeyi saran soğukluğu birazcık da olsa gidermek istedim.

"Hye Su." Mi Cha'nın adımı söylemesi ile kafamı ellerimden kaldırıp ona baktım.Sonunda söylemeye mi karar vermişti.Oturduğu sandalyede geriye yaslanıp derin bir nefes alırken konuşmaya devam etmesi için ona bakıyordum.

"Konuşmak istediğim şey..Dae-Ho hakkında." Ellerimin arasında duran kahveyi masaya geri bırakırken dün olanlar aklıma gelmişti.Onun adını duymak bile beni değişik hissettiriyor , kulaklarımı tıkama isteğini tamamiyle içime aktarıyordu.Hiç bir şey söylemeyerek devam etmesi için sustum.Söyleyecek bir şeyim yoktu.Onun hakkında konuşmak dahi istemiyordum.

"Ben 5 yıl boyunca sana söylemediğim için gerçekten pişman hissediyorum." Yaslandığı sandalyeden doğruldu. "Dae-Ho benim kuzenim." Aniden söylemesi ile ona bakakalmıştım.

"Dün beni tehdit ederek senin telefon numaranı istedi." Bu da telefon numaramı nereden bulduğunu açıklıyordu.

"Ben vermek zorunda kaldım , gerçekten çok özür-"

"Bunu nasıl yaparsın?" 5 yıldır hiçbir şey bilmeden onun hakkında konuşurken gözlerime bakarak nasıl yalan söyleyebilmişti? Ben ona her şeyimi anlatırken o benden bu kadar büyük bir sırrı nasıl saklayabilmişti aklım almıyordu.Biz birbirimizin her şeyini bildiğimizi zannediyordum ama görünüşe göre ben onun hakkında hiçbir şey bilmiyordum.

"Bunu benden nasıl saklarsın Mi Cha? Sana inanamıyorum.Kendine gerçekten en yakın arkadaşım mı diyorsun?" Ağzını araladığında onu susturdum.

"Bana yalan söyledin ve hiçbir şey olmamış gibi bu durumu 5 yıl boyunca devam ettirdin."  Gözlerini kapatıp sıktı. "Eğer Dae-Ho ile daha farklı bir şekilde tanışsaydık böyle olmayacaktı." Dediğim şey ile gözlerini tekrar açtı ve bu sefer ağzını araladığında onu susturmadım.

"Ne diyorsun sen? O piçin teki! Yıllardır sana bunu anlatmaya çalışıyorum ama kalın kafan bunu anlamamak için direniyor!" Ellerimle yüzümü ovalayıp burun kemerimi sıktım.

"Suçunu örtmek için bunu mu kullanacaksın?" Yerimden kalkıp sandalyemin arkasına astığım çantamı aldım ve omuzuma taktım.Montum hala üzerimdeydi.

"Nereye gidiyorsun?" Sorusunu görmezden gelerek kafenin çıkışına doğru ilerledim.Kafeden çıktığımda her şey çok iyiymiş gibi hava tüm soğukluğu ile suratıma çarptı ve ben gerçekten şanssız olduğumu hissettim.

Hiçbir şey normal düzeninde gitmiyordu.Mi Cha ile konuşmak , görüşmek dahi istemiyordum.5 yıl boyunca beni kandıran kişi en yakın arkadaşım olamazdı.Kime güvenmeliydim? 5 yıl boyunca hiç sevmeyi bırakmadığım adam piçin teki çıkmıştı , en yakın arkadaşım dediğim kişi beni ayakta uyutmuştu.

Gerçekten kime güvenmem gerekiyordu?

Zaten Hoseok ile olayın şokundan hala çıkamamış kafamdan atmaya çalışırken üst üste gelen durumlar beynimin çalışma düzenini bozmuştu.Neyi düşüneceğimi , neye kafa yoracağımı bilmiyordum.Boş boş ilerlediğim sokakta kalabalıktan arınmak için evime doğru ilerledim.Kalabalığı sevmiyordum.

Yavaş adımlar ile yürürken izlenilme hissi tüm bedenimi kapladı.Etrafıma bakma isteği içimi doldururken umursamamaya çalıştım.Kim , neden beni izlesin? Evimin olduğu dar , boş sokağa girdiğimde tüm kalabalıktan arınmış ve sessizlik içine düşmüştüm.Köşe de duran çöp tenekesini karıştıran kedi dışında hiçbir ses yoktu.Kara bastığımda çıkan ses ile bir ses daha eklenmişti.Evime girmeme az kala ismimi duymam ile yerimde durdum.

"Hye Su." Arkamı dönüp kimi bana seslendiğine baktım.Hoseok hızlı adımlar ile yanıma geldi ve  önüme durdu.Ben sorarcasına ona bakarken aklıma gelen şey dün çocuklar ile anlaştığımız ve bugün görüşecek olmamızdı.Ama oraya gidecek kadar iyi hissetmiyordum kendimi.

"Neden buraya geldin?" diye sorduğumda soğuktan kırmızılaşmış ellerini montunun ceplerine yerleştirdi.

"Seni almak için geldim." Neden karşımda kırmızı burnu ile duran bu çocuğu görünce tüm endişelerimi unutuyordum?  Bunu nasıl yapıyordu? Onu görünce mutlu olmamın sebebi neydi?

"B-ben kendimi iyi hissetmiyorum Hoseok." Söylediğim şey ile kaşları hafif çatıldı ve alnı kırıştı.Parmaklarım ile kırışık yerleri düzeltmemek için kendimi zor tuttum.Elimi yumruk yapıp hafif sıktığımda tırnaklarımın avuçlarıma battığını hissettim.

Bana ne yapıyordu böyle?

"Ne olduğunu anlat." Kafamı eğip bir süre ayakkabılarımı izledim.Ne ara gözlerim doldu ne ara yaşlar bir bir düşmeye başladı bilmiyordum.Sadece şu ara olan şeyleri daha fazla kaldırabileceğimi düşünmüyordum.Kafamı kaldırıp Hoseok'a tekrar baktığımda sanki olabilirmiş gibi kaşları daha da çatılmıştı.

"B-ben.." Boğazıma dizilen hıçkırıklarım peşi sıra gelirken ellerimi yüzüme kapatıp gözyaşlarımı gizlemeye çalıştım.Karın üzerinde çıkan seslerden sonra bedenime dolanan kolları hissetmiştim.Ellerimi yüzümden çekmemiştim , bana öylece yaklaşıp sarılmıştı.

Sarılışı neden tüm yaralarımı kapatıyormuş gibi hissediyordum?

Sırtımı patpatlarayarak beni rahatlatmaya çalışırken ağlamaya devam ettim.Kaç dakika ağladığımı bilemiyordum.Belki 5 belki 10.Tek bildiğim şey kollarının arasının çok iyi hissettirdiğiydi.Sarılışını sıklaştırıp beni göğsüne hapsettiğinde ellerimi yüzümden çekip montunu kavramıştım.Biraz sonra geri çekilip göz yaşlarımı sildim.Başımı kaldırıp dibimde ki Hoseok'a baktığımda bana ufacık bir gülümseme bahşetti.

"Sana kahve yapayım ister misin?" Yüzümde oluşan gülümsemeyi durduramamıştım.Dolu gözlerle ona bakarken kafamı onaylar bir biçimde salladım.Belime yerleştirdiği eliyle beni eve yönlendirirken etrafına olan bakışlarını görmüştüm.

O an bir şeyi fark etmiştim ,

Güvenebileceğim tek insan oydu.


Geç kaldı biraz üzgünüm.

Umarım beğenmişsinizdir.Görüşlerinizi yorumlarda bildirmeyi unutmayın ^^

Bir daha ki bölümde görüşmek üzere ^^

best friend ❆ jung hoseok✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin