#Wattys2018longlist
05/01/2018 Bilim kurgu #1
Dünya tamamen değişmişti.
Savaşlar, kaos, atom bombaları insan soyunu neredeyse tüketmiş ve dünyayı yüzyıllar öncesine kadar geriletmişti. Bu yüzden dünya savaşmak yerine barışıp soylarını korumaya ka...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
ŞİMDİKİ ZAMAN
''Bana bunun cevabını verebilecek birileri var mı aranızda?''
Bay William'ın kalın ve pürüzlü sesi kulaklarımı doldurduğunda, iki saniye önce fısıldaşmalarla dolu olan sınıf şimdi sessizliğe bürünmüştü.
Dersimiz Geçmiş savaşlar tarihiydi. Bu yüzden genelde hep böyle olurdu. Sanırım savaşlar, anlaşmalar ya da tarihle ilgili olan her ne varsa pek ilgi çekmiyordu. Aslına bakarsanız benimde çekmiyordu, hele hele her gün iki saat görmek zorunda kalıyorsak!
Ah Tanrım bu ders çok sıkıcıydı. Tamam, atalarımı ve onların yaşamak için verdikleri mücadeleleri okumayı seviyordum ama bir yere kadar. Her gün iki saat biraz fazlaydı. Kafamı kaldırıp tahtayı izlemeye başladım ve düşündüm.
Soru neydi bu arada?
Bay William kalın ansiklopedisini masasına bırakıp yavaşça sınıfta yürümeye başladı. Gözlerimi devirdim. Artık bu adamın her hareketinden ne demek istediğini anlıyordum.
Mesela bu siz bilirsiniz aranızdan birini ben seçerim madem yürüyüşüydü ve eminim kabak yine benim başıma patlayacaktı. Sebebi Bay William ile kapı komşusu olmamız değildi ve hele hele benim canavar kardeşimin onun güzel çiçeklerini koparıp sonrada ondan yemek yapıp Bay william'a ikram etmeye çalışması hiç değildi!
Beynime hücum eden anılarla sessizce bir küfür savurdum havaya. Tanrım çok utanmıştım! Ve en acı verici olan şey ise o şımarık velet yüzünden neredeyse her sözlüye ben kalkıyordum.
İçimden sessizce dua etmeye başladım. Tanrım bu seferlik şansım yaver gitsin. Lütfen! Söz akşam anneme yemek yapma konusunda yardım edeceğim!
''Bayan Walker? ''
Hadi ama! Gerçekten mi?
Sindiğim yerden doğrulup Bay William'a çevirdim çaresizlik dolu gözlerimi. Ellilerinin sonlarında olmasına rağmen simsiyah saçları vardı, boyu neredeyse bir seksendi ve ayakta dikilip durması o kötücül bakışları altında daha da ufalmama neden oluyordu.
Sinirle soludum, üzerindeki klasik siyah takımı onu bir aristokrat gibi gösteritordu ve ne var biliyor musunuz? Aristokratlar çok sinsi ve acımasız oluyorlardı. Sinirli halim tam dinecekken yüzünde sinsi bir gülücük belirdi ve hedefinde kesinlikle ben vardım. Ne demiştim, hepsi sinsiydi işte.
Her şeyi bir kenara bırakıp sorusunu hatırlamaya çalıştım, hatta beynimin bir şekilde Bay William'ın sorusunu kaptığına inanarak beynime sinyaller gönderip hatırlaması için baskı uyguladım. Elbette sonuç sıfırdı, neden şaşırmıyordum acaba. İstemsizce elimi yüzüme götürüp sıvazladım. Bir gün bu dikkatsizliğim yüzünden başıma daha da kötü şeyler gelecekti bundan emindim.