4. ɮöʟüʍ | Yakamoz Vadisi

305 153 144
                                    

  Multi:Yakamoz
 
  Odadan çıktığımızda çoktan karanlık basmış, ayın loş ışığı ağaçların gölgelik silüetlerini açığa çıkarmıştı. Etrafta belirgin bir sessizlik hakimdi. Arada duyduğum baykuş sesleriyle korku evlerinin ürkünç görüntüleri beynimde şekillense de yutkunarak başka şeyler düşünmeye çalıştım. Mesela güçlerim...

  Evren'in bana gösterdiği onun nezdinde çok küçük olan güçleri öğrendikten sonra seçilmişlik fikri bana eskisi kadar soğuk gelmiyordu. Daha önce filmlerde gördüğüm, gerçekliği olmayan, çok özenerek izlediğim güçler artık benim elimdeydi ve Evren bunları pratik, küçük güçler olarak bana göstermişti. Eğer bu güçler küçükse peki büyük dediği güçler nasıl olacaktı gerçekten merak ediyor, aklımda hiçbir şey canlanmıyordu.

  Yürümekten ayaklarım ağrımaya başlayınca yol boyunca merak ettiğim soruyu,nereye gideceğimizi, Evren'e sormalıydım artık. Kamp alanından bayağı uzaktık ve hiç durmadan sık, ormanlık alanda ilerliyorduk. Önümü görebilmem, ayın yaydığı loş ışığında çok zordu bu yüzden Evren'i takip ediyor, geçtiği yollardan olabildiğince dikkat ederek ilerliyordum.

  Evren'in önüne geçip onu durdurdum. Artık sormalıydım. Bu şekilde, sonsuzluğa yürür gibi, hiç dinlenmeden yürüyemezdim.  Artık az da olsa bazı güçlerimi kullanabildiğim için Evren'in artık aklımı okuyamıyor oluşu da  beni şu an için en mutlu eden etkendi. Bana anlam veremiyormuş gibi gözlerini kısıp başını iki yana salladı ve sağ elini ne yapıyorsun der gibi havada salladı. Önce memnuniyetle gülümsedim. Aklımı okuyamadiğı için en azından artık tepkilerini görebilecek, içimden söylemem gereken şeyleri de duyamıyacaktı. Işte buna özgürlük denir. 

"Nereye gidiyoruz?" Dedim kaşlarımı havaya kaldırıp sitemle ellerimi iki yana açarak.

Bana gözlerini devirip arkasından gelmem için eliyle işaret edip tekrar yürümeye devam etti. Bu yaptığıyla resmen beni tınlamadığını belli etti. Arkasından şaşkınlık ve hüzünle harmanlanmış suratıma hafifçe vurarak kendime geldim ve uzaklaşmaya başlayan Evren'e yetişerek tekrar önünü kestim.

"Evren nereye?"  Dedim bu sefer sesimden bariz bir sinirle. Kollarımı kavuşturup sağ ayağımı ritmik bir şekilde yere vurdum. Sinirlendiğimde hep bu moda girerdim.

Bu dediğimle bıkkınlıkla 'off'ladı. Gözlerini gözlerime dikip öfkeyle tısladı.

"Gidince görürsün. Tamam mı? Sus artık. Hep tek çalıştığım için konuşmaya da dinlemeye de alışık değilim. Bir daha beni rahatsız etme!"

 
  Ciddilik ve sinir fışkıran sesiyle irkildim. Onu bu kadar yalnız olmaya iten şeyin ne olduğunu gerçekten merak etmiştim. Ondan korkmuyordum ama onu anlamaya başlıyordum galiba. Yalnız hayatına giren ufak, sinir bozucu bir kız olarak görüyordu muhtemelen beni. Daha fazla üstelemeden kenara kaydım. Bu yaptığımla şaşırsa da tekrar eski ifadesizliğini takınıp yanımdan geçti. Ben de tekrar takip etmeye devam ettim

  Bir süre yürüdük. Orman gittikçe sıklaşıyordu. Etraf iyice kararmıştı. Ay ışığını sızdırmayan ulu, yüksek ağaçların kök saldığı, derin karanlık; korkunun boğazımdan yukarı tırmanıp kalbimin damağımda atmasına sebep oluyordu. Artık yutkunmak bile çok zordu. Nefes almak bir lütuftu. Evren'in yanımda oluşu keskin, kendine has, erkeksi kokusundan belliydi. Ama buna rağmen kenidmi oldukça yalnız hissediyordum. Elimi uzatıp koluna girdim. Ve deri kokusuyla harmanlanmış, keskin nane korkusunu içime çekerek derin, ferah bir nefes aldım. Homurdanarak girdiğim kolunu benden ayırıp belimi kavrayarak beni kucağına aldı. Anlık refleksle ufak bir çığlık atıp yaptığı şeye anlam vermeye çalıştırcasına başımı iki yana salladım.

ʄօʋռɨҡʟɛʀ| Ürkek Kahraman (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now