2 | Kartvizit

10.7K 949 221
                                    

Multimedya'da Delilah'in ismini esinlendigim parca var. Ismin okunuşunu soranlar olmuştu onlara da referans olur. Eh son olarak, hesaplarımı takip etmeyi unutmayın!
Instagram: t.y.mazer
Twitter: tymazerr
~~~

Hayatın binlerce dönüm noktası olabilir. Ancak günlük yaşamın koşuşturmacasına öylesine kapılırız ki, bu anları çoğu zaman kaçırır, bu noktayı tek bir fırsat olarak düşünmek isteriz.

İşte o anlardan birindeydim. Damağım kurumuş bir şekilde, her an uykuya hazır görüntümle, savunmasız bir halde dönüm noktalarımdan birine bakıyordum. Benden daha darmadağın görünse de, kaşlarını kaldırarak yorgun gözlerle beni süzdü.

"Bayan Hazel" dediğinde ismimi ondan duymanın verdiği şokla bir süre daha aptal aptal yüzüne bakmaya devam ettim. Boğazını temizlemesiyle kendime geldim ve elimi uzatarak yaşadığım hipnozdan çıkmaya çalıştım.

"Lütfen Delilah deyin" dedim gülümsemeye çalışarak. "Sizi görmeyi beklemiyordum, mailde..."

Sözümü bir bakışıyla keserek, elimi tutuşunu daha da yoğunlaştırdı. Nasıl oldu anlamadım ama bana doğru eğilerek "biliyorum" dedi.

Tokalaşmayı bırakmıştık ancak elim hala avucunun içindeydi. Teninin sıcaklığını karşısında ürpersem de, dizlerimi sabit tutmaya çalıştım.

Elimi yavaşça çektiğimde, aldığım nefesin yetersiz geldiğini hissetmeye başlamıştım. Az önce tenime değen avucunu kapatarak gözlerini benimkilere sabitledi.

Ela gözleri dikkat dağıtıcıydı.

"Telefondaki kabalığım için affet" dedi yumuşak bir sesle. "Mailin bilgi içermediği doğru, özel bir durum söz konusuydu konusu ve tüm şirketin Melanie'nin kaza geçirdiğini öğrenmesini istemiyorum."

"Ah," dedim dudağımı ısırarak, "kız arkadaşınız, o iyi mi?"

"Olacak" dedi keskin bir sesle. Yüzüne saniyeler içinde çöken hüzün içimi acıtmıştı. Öyle ki, kalbime çöken ağırlık somut bir kütle gibi bedenimi sallıyordu. Daha kan vermeden yorgun düşmüştüm.

Arkamızda yükselen ayak sesiyle hemşirenin geldiğini fark ettim.

Hızlıca Bay Howard'a dönüp mahçup bir şekilde gülümsedim. "Üzgünüm Bay Howard. Bana bu konuda güvenebilirsiniz."

"Güvenebileceğimi biliyorum Delilah" dediğinde hemşireyle beraber yürümeye başlamıştım ancak ona dönüp bakmadan ilerleyemedim. Gözlerimiz son defa buluştuğunda dikkatle bana bakmayı sürdüğünü görünce kızararak önüme döndüm.

Daha önce kan verdiğim için bu işlemin on dakika civarında sürdüğünü biliyordum. Bir takım sağlık sorgusundan sonra kan vermeye uygun oluşum saptandı. Neyse ki özel bir odaya getirilmiştim ve sedye yerine yatacağım yatak oldukça konforlu görünüyordu. Çok uykucu biri sayılmazdım ancak yaklaşık yirmi saattir uyumadığım düşünülürse bu kadar detaycı olmam adil sayılırdı.

Koluma geçirilen iğne ile kaşlarımı çatsam da kendimi yatağın konforuna bıraktım. Dakikalar sonra göz kapaklarım ağırlaştığında tek yapabildiğim üzerimdeki pikeye biraz daha sokulmaktı.

Gözlerimi kısarak açtığımda nerede olduğumu hatırlamam uzun sürmedi. Uyuyakalmış olmalıydım. Başımı pencereye çevirdim ve storlar kapalı olmasına rağmen altlarından sızan güneş ışığını fark ettim. Derin bir nefes aldım. Acaba kaç saat uyumuştum?

Hızla kalkmaya çalıştığım anda odadaki kokuyu ve nefesi hissettim. Pekala, işler iyice garipleşiyordu.

"Söylesene Delilah, Cumartesi gecesi sabahın 3'üne kadar seni oyalayan ve acil durum mailini görmeni sağlayan neden neydi?"

Delilah'ın 3 RengiWhere stories live. Discover now