3 | Çin Seddi

9.3K 907 237
                                    

Multimedya: Selena Gomez - The Heart Wants What It Wants (Mesajı aldınız :)
Görsel: Anthony Howard the muhteşem🤤

Merhaba! Yine Ben :)

Beni takip etmeyi unutmayın güzel okurlar! Keyifli okumalar!

Instagram: t.y.mazer
Twitter: tymazerr
~~~

ÇİN SEDDİ

Bazen, gözlerinizi kapayıp olanları geri almak ya da bulunduğunuz yerden uzaklaşmak istersiniz. Saniyeler içinde her şey değiştirmeyi ve gözlerinizi açtığınızda başka bir yerde olmayı hayal edersiniz. İşte tam da o anlardan birindeydim. Bir CEO'nun, Pazartesi sabahının 7:20'sinde şirkette ne işi vardı? Dışarıda toplantısı ya da güzel sevgilisiyle haftaya iyi başlamak adına yapacağı bir kahvaltısı yok muydu? Daha güvenlik görevlileri bile uyanamamışken, şirkete ilk gelen personel olma özelliğimi elimden aldığı yetmemiş gibi bir de beni sabah ritüelimi yaparken, yani hayran hayran şirket binasına bakarken yakalamıştı. Kaldı ki, bildiğim kadarıyla yönetim kurulu ana kapı girişini kullanmazdı.

Derin bir nefes alarak, Brandon'a döndüm.

"Benim acil olarak ofise çıkmam lazım. Yetiştirmem gereken bir iş var. Bay Howard'a selamlarımı iletirsin."

Yaklaştığını hissedebiliyordum. Yakıcı aurası metreler ötesinden gelişinin sinyallerini veriyordu.

Brandon'ın şaşkın bakışları eşliğinde laptop çantamı sıkı sıkı tutarak adımlarımı hızlandırdım. Buradan bir an önce kaçmazsam korktuğum şey olacaktı. Onunla yüz yüze, göz göze gelecektim ve buna hazır hissetmiyordum. Evimde oluşu belki bir arkadaş olarak konumlandırılabilirdi ancak burada onun yönettiği şirkette... Hayalimdeki karşılaşma, onun gözlerini parlatacak bir proje ile karşısına çıkmaktı, bu şekilde sabah sabah kendimi rezil eden halimde değil.

Giriş kapısını aştığım anda arkamda yükselen tok sesi, kalbimin hızının artmasına neden oldu. Zoraki bir emirle yavaşlayan adımlarım,kontrolüm dışında sesinin etkisine girmiş gibiydi.

"Delilah"

İfademi sabit tutmaya çalışarak, yavaşça topuklarım üzerinde döndüm.

"Günaydın Bay Howard." Dudaklarını birbirine bastırarak yanaklarındaki gamzelerin ortaya çıkmasını sağladı ve tebessüm etti. Tanrım! Muhteşem görünüyordu. Üzerindeki gri takımı ve takımın içine giydiği füme renginden oluşan kravat gömlek kombini muazzamdı. Asi saçlarını geriye yatırarak taramış, traş kolonyası, kokusunu ahenkle havada dağıtıyordu. Dünkü sakallarının yerini sinek kaydı traş almış, teninin pürüzsüz dokusunu ortaya çıkarmakla birlikte yanaklarındaki birkaç derin çiziği de sergilemişti. Küçükken son derece yaramaz bir çocuk olduğundan bir kez daha emin oldum.

"Günaydın." dedi tebessümünü derinleştirerek. "Erkencisin."

"Okyanusu izleyerek kahve içmeyi seviyorum" dedim sadece. Ancak eklemeden duramadım.

"Sizin bu saatte ofiste olmanız şaşırtıcı değil mi? Pazartesi 7'de işe geleceksen CEO olmanın ne anlamı var?"

Tebessümü kahkahaya dönüştü. "Romantik kitaplarda bahsi geçen CEO profillerine inanmadığını biliyorum Delilah."

Omuz silktim, "Bu onları eğlenceli bulduğum gerçeğini değiştirmiyor."

"Beni daha tanımıyorsun." dedi gülüşünün arasından. Ancak ses tonundaki değişimin farkındaydım. Yasak bölgeye giriş yapıyordum. Hatta burası tamamen kırmızı bölgeydi. Pazartesi sabahı eğlenceden bahsetmem de neyin nesiydi? Aghh! Bu adamı gördüğümde resmen saçmalıyordum.

Delilah'ın 3 RengiWhere stories live. Discover now