Eve Dönüş

20.8K 703 30
                                    

" Üzgünüm Aaron. Ben mektup okumayı pek sevmem."

ADENA'NIN AĞZINDAN

Yatağın üzerinde öylece kaç saat durdum bilemiyorum ama sonunda yorgunluk baskın geldi. Başımı yastığa koyup gözlerimi kapatmadan önce Aaron'un gitmeden önce verdiği taş gözüme takıldı. Kalkıp ona uzandım. Minik bir ametist taşın benzeyen bu şey nasıl olacaktıda bana onu gösterecekti bilmiyorum ama sanki bu taş beni hayatta tutacak olan tek şeymiş gibi sarıldım ona.

Taşı avcumda sıkıca tutarken gözlerimi kapattım. Karanlıkta duyduğum sesler gözlerimi açmamı sağladı. Kapıya doğru baktım. Arkasında biri vardı. Ama ben daha yerimden bile kalkamadan kapı açıldı ve içeriye o girdi. Aaron.. Bu gerçek miydi? Olabilir miydi?

Yavaşca yanıma gelip yatağa oturduğunda bunun tamamen sahte bir taklitten başka birşey olmadığını anlayabilmiştim. Dikkatlice bakınca teninin parladığını görebiliyordum. Sanki bir tür similasyonda gibiydim. O da tıpkı bir hologrom gibi görünüyordu ama yine de oydu. Başka , paralel bir evrende gibiydik. Ne demek istediğini şimdi anlıyordum. Aaron konuşamıyordu. Sadece mükemmel gülümsemesiyle yanımda öylece oturuyordu ama bu bile yeterdi. Konuşmasak bile huzurluydum çünkü sevgimizi hissetmek için kelimelere ihtiyacımız yoktu. Gerçek olmasa bile , varlığı hiç değilse biraz olsun nefes almamı sağlamıştı. Önüme gelen saçları geriye doğru atıp yanıma uzandı. Ona sarıldım. Gerçek olmasını tüm kalbimle dileyerek ona sarıldım ve sonra herşey yeniden karardı.

Sabahın ilk ışıkları göz kapaklarımı açmam için beni zorlarken daha fazla direnemeyerek uyandım. Başımı istemsizce yanıma çevirip onu görmeyi umdum ama yalnızlık tüm sertliği ve çıplaklığıyla karşımda duruyordu ve gözlerimi açar açmaz suratıma bir tokat gibi inmişti. Herşeyin sadece bir rüyadan ibaret olduğunu birkez daha anlamak canımı yakmıştı ama yine de sadece rüyalarımda bile olsa onu görebilmiştim.

Sıkıca avcumda tuttuğum taşı komidine geri koydum ve Dylan'a bakmak için odadan çıktım. O , Aaron'un gittiğini bilmiyordu bile. Misafir odasının kapısını , onu uyandırmamak için yavaşca açtım ama Dylan tek başına yatmıyordu. Kristen başını onun boynuna saklamış ve kollarını ona dolamış bir şekilde huzurla uyuyordu. Bu mutlu anlarını bölmemek için onları uyandırmamaya karar verdim ama kapıyı kapatmak için harekete geçince ortaya çıkan gıcırdama sesiyle yerlerinden fırladılar. Mahçup bir şekilde onlara bakarken " Özür dilerim." diye fısıldadım.

İkiside kalkıp yerlerinde doğrulduktan sonra bana baktılar. Madem uyandılar bende geçen gece Aaron gittikten sonra neler olmuş öğrenebileyim diye sorularımı içimde tutmadım ve merakla " Neler oldu?" diye sordum.

" Nasıl yani?"

" Kristen sen buraya nasıl geldin? İyi misin?"

" Evet. Merak etme iyiyim."

Suratı ve kolları çizikler içindeydi. Sesindeki yorgunluk yüzüne de yansımıştı ama yine de tüm olanlara rağmen gayet iyi görünüyordu. Dylan gözlerini ovuştururken " Gecenin bir yarısı kapı açıldı ve içeriye girdi. Bende bilemiyorum." dedi ama bu pek inandırıcı değildi. Dylan yakışıklıydı ve güzel yeşil gözlere sahipti ama o gözler yalan söylediğini haykırıp duruyordu. İyi bir yalancı değildi. Sabırsız bir şekilde Kristen'a dönerken " Kristen nasıl kaçtın?" diye sordum.

" Jason beni aynı odaya götürdü ama bu sefer ellerimi yeterince sıkı bağlayamamıştı. Bende kurtuldum ve buraya geldim."

" Burayı nerden biliyorsun?"

" O tuhaf odadaki masanın üzerinde buranın adresi yazıyordu."

" Dylan sen hiç dışarı çıkmadın mı?"

ATEŞLE OYNAMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin