Beyaz Atlı Prens

17.3K 658 35
                                    

Çantasını omzuna atıp koridorda yürümeye başladı. Kafeteryaya giden öğrenciler artık çoktan oraya ulaştıkları için koridor bomboştu. Yanımızdaki büyük penceren içeriye giren güneş ışıklarının altında saçlarıma bir öpücük kondururken " Kimse benim olana bulaşamaz." diye fısıldadı.

Bu güzel anı tek bir şey mahvedebilirdi. Tabiki de karnımın guruldaması. En olmayacak ve en sessiz anlarda beni sinsice yakalayan bu guruldamadan nefret ediyordum. Utanmış bir şekilde başımı önüme eğdim. Rezil olmuştum. Aaron'un kahkahalara boğulduğunu görünce " Gülme! Komik değil herkesin karnı guruldayabilir." dedim ama durmuyordu.

" Böyle değil ama. İç organların çıkacak sandım."

" Pislik yapma. Ne var?!"

" Kızma minik kedi. İstersen kafeteryaya gidelim."

" Bu iyi olur. Bu arada bana bir daha minik kedi deme."

" Neden yoksa pençelerini mi çıkarırsın?"

" Çıkarmakla kalmam. Saplarım da."

Beraber kafeteryaya girdiğimizde yemeklerimi alıp masaya oturduk. James'i görme umuduyla etrafa baktım. Aaron'un gözünden kaçmamış olacak ki " Ben burdayken kimi arıyorsun sen?" diye sordu.

" James'i ve buldum. Bak orda."

" 16 yaşındaki bir çocuk için fazla gelişmiş değil mi?"

" Kıskanma Aaron.. Sende gayet iyisin."

" Tamam bu kadar bakmak yeter! Ben arkasındaki kızlarla bakışmıyorum değil mi?"

" Gözlerinin vücudunda kalmasını istiyorsan bakma tabi."

" Aynı şey senin o güzel gözlerin içinde geçerli. Hem o kızların beni beğendiğine bahse varım."

" Evet bu oldukça tahmin edilebilir bir şey."

Seksi bir gülüş attı. Ama bana değil James'in arkasındaki kızlara. Sanırım gerçekten beni sinir etmek istiyordu. Gözlerimi kısarak ona baktım. Oturduğu sandalyede iyice arkasına yaslanırken onlara el salladı. Kızlardan birinin konuştuğunu duyunca gözlerimi kapatıp bunun hesabını Aaron'a daha sonra ödeteceğime söz verdim.

" Sen yenisin değil mi?"

"Evet.

" Uzun zamandır yeni biri gelmemişti. Hoşgeldin."

" Teşekkür ederim."

Kızlar arkamda oldukları için beni göremezlerdi bu yüzden sessizce " Hemen çeneni kapa yoksa gidip şurdaki basketçilerin kucağına otururum." dedim. Gülümsedikten sonra çenesini kapatıp önündeki yemeğe döndü ama kızlar vazgeçmiyorlardı. Kızlar bizim masamızın yanına geldiklerinde onları görme şansını yakaladım. Okul okul değil güzellik yarışmasıydı sanki.

" Bu akşamki partide görüşürüz belki. Takılabiliriz."

Aaron küçümser bir şekilde bana baktı. O an ayağa kalkıp Aaron'un sadece benim olduğunu haykırmak istedim ama tabiki de kendimi bu şekilde rezil etmeyecektim. Sakin olmalıydım. Aaron sadece beni kıskandırmaya çalışıyordu ve başarılı oluyordu da. Ama beklemediğim bir şekilde gülümseyerek onlara dönüp " Sanmıyorum." dedi. Kızın yüzündeki gülümseme solarken " Neden?" diye sordu.

" Adena'yla beraber eve yerleşmemiz gerekiyor."

" Adena mı? O ne biçim isim? O kim ki?"

Derin bir nefes alırken kızla göz teması kurmadan " Benim." diye fısıladım. Birazdan o sahte saçlarını sökül eline verecek olan kız.. Elimdeki çatalla o Aaron'un üzerinden çekemedikleri gözlerini deşebilirdim. Kız küçümser bir bakışla bana bakarken " Kardeşin mi?" diye sordu. Aaron arkasına yaslanıp gerinirken " Hayır sevgilim. Buraya beraber geldik ve aynı evde kalıyoruz. Belki partiye uğrarız ama baş başa vakit geçirmek daha cazip geliyor." dedi. Kızın yüzündeki gülümseme ani bir şekilde silindi ve arkalarını dönüp gittiler. Masanın üzeirnden uzanıp elimi tutarken " Dışarıda dediğim gibi. Ben bu boyalı kızlardan uzak duracağım. Tabi sende basketçilerden uzak durarsan." dedi.

ATEŞLE OYNAMAWhere stories live. Discover now