VII - LİMAN VE ATEŞ

275K 12.8K 3.2K
                                    


SERZENİŞ LEYL

7.BÖLÜM

LİMAN VE ATEŞ

🍂

Çaresizliğin ve savunmasızlığın iliklerime kadar işlediğini hissettiğim o saniyelerde, karşıma dikilen savaş bayrağı yenilenin şimdiden ben olduğumu haykırırcasına hiddetle dalgalanıyordu. Kabul etmeliydim ki güçsüzdüm, üstelik de korkak... Her ne kadar kendime yakıştıramasam da ben buydum. Kendi hislerinden bile saklanan, zavallı bir kaçak.

Öylece bekliyordum. Parmak uçlarımı titreten korkuyu gizlemek adına yumruklarımı sıkarken, zihnim onunla başa çıkabilmenin yollarını arıyor fakat bulamıyordu. Birkaç adım geride, bana elini uzatsa dokunabileceği bir duruyordu. İkinci kez adımla seslendiğinde binalar tepeme yıkılmaya başlamıştı, olduğum yerde kalmıştım ama arkamı dönüp yüzüne bakabilecek cesaretim olmamıştı. Şimdi bana doğru attığı adımların sesleri kalbimde yankılanıyordu ve ben, avcıya esir düşmüş av kadar çaresiz bekliyordum.

Cesaret benim en büyük zayıflığım, olur olmadık zamanlarda ortaya çıkan en büyük çılgınlığımdı. Ama hiçbir zaman gerektiği anlarda benimle olabilen bir duygu değildi. Şimdi de cesaretsizdim. Yasaklandığı semalarda uçan bir kırlangıç gibiydim, hangi yöne kanat çırpacağımı bilmiyordum. Onun o geceyle alakalı sorularına verebilecek bir yanıtım yoktu. Gözlerinin ardında sebebi olduğumuz acıyı saklayan bir adamın yüzüne bakacak yüreğim yoktu.

Adım sesleri bir karış ötemde sol bulduğunda korkudan nefesimi tuttum. Bu hengâmeden nasıl kurtulacaktım hiçbir fikrim yoktu. Artık kaçışımın olmadığını anladığım vakit usulca arkamı döndüm ve kafamı yüzüne kaldırdım. Şimdi bakışlarım, onun esrarengiz bakışlarına değiyordu ve içime adını koyamadığım bir duygu silsilesi yağıyordu.

Göz göze geldiğimiz ilk an içimde sessiz bir feryat yankılandı. Ama o duymadı. Gözlerim gözlerine kirli bir gerçeği haykırdı. Yine duymadı. Siyah bakışları yüzümün her bir zerresinde gezinirken ayakta kalabilmek için kendimle savaştım. Zihnimde Bora'nın tehditleri yankılanıyordu. Kendi adıma korktuğumu inkâr edemezdim. Tüm bu olanlar, dört ay önce karıştığım suç ve günün birinde Bora'yla birlikte hapse girebileceğim ihtimali... Her şeyden korkuyordum ama en büyük korkum Hilal'den yanaydı. Kendim için değilse bile onun için bir açık vermemeliydim.

"Sen..." dediğinde geceye meydan okuyan gözleri kısıldı. Bakışlarım onun yüzünden ayrıldığında birkaç adım gerisinde dikilen diğer polise takıldı. Beni mezarlıkta gördüğünü iddia ediyordu. Oysaki ben kimselere görünmediğime emindim. Etrafa kaç kez bakmıştım. Görünürlerde kimsecikler yokken nasıl görmüştü beni?

Yiğit Mirzanlı kafasını çevirip birkaç adım gerisinde duran adama baktığında, "Emin misin Berat?" diye sordu. Sesi öyle korkunçtu ki arkama bile bakmadan kaçmak istedim. "O gün gördüğün kız bu muydu?"

Ensemi bir ateş basmıştı, cayır cayır yanıyordum. Hastalıklı gibi titreyen ellerimi hırkamın ceplerine sokup gizlemeye çalıştım. Tek bir açık verirsem Bora benden bilirdi, bu da Hilal'le benim sonumu getirirdi. Yiğit'in gerçeği öğrenmesini her şeyden çok istesem bile bunun bu şekilde olmasını istemiyordum.

"Buydu," diyerek kafasını salladı o polis. "Seni dışarıda beklememi söyleyip beni gönderdiğinde biraz ileride beklemiştim. O sırada fark ettim bu kızı." Adının Berat olduğunu öğrendiğim adam parmağını kaldırdı ve suçlarına beni gösterdi. "Sen dakikalarca mezar başında beklerken, o da bir ağacın arkasında seni seyrediyordu."

SERZENİŞ (KİTAP)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin