●Üç●

3.1K 295 41
                                    




Sorgu Odasından 23 Gün Sonra

New York

00.02

Motosikletini bir ara sokakta bırakarak yürümeye başladı Lexi. Ayağındaki siyah botlarının çıkardığı sesler, caddeye ulaştığında artık duyulamaz bir hale gelmişti. Ceketinin altında ki hırkasının kapşonunu kafasına geçirdikten sonra ellerini ceplerine soktu. İki akşam boyunca, Bucky yüzünden gelememişti. Diğerleri tarafından dikkat çekileceğini düşünüyordu.

Kış Askerinin aksine ise, Lexi neden hep buraya geldiğini düşünüyordu. Bir şekilde içindeki bir his bunu ona emrediyor gibiydi. Belki de Steve Rogers'a yaptığı şey yüzünden vicdan azabı çekiyordu. Yıllardır o kadar insanı öldürdükten sonra neden bu hissi yaşıyordu ki?

Beş dakika sonra, bileğindeki saat 00.07'yi gösterirken yine oradaydı işte. Kafasını kaldırıp göğe doğru uzanan kuleye baktı. Ve o anda, hiç beklemediği bir şey oldu.

Steve Rogers ile göz göze geldiler.

Lexi onu o kadar uzaktan tanıyıp tanımadığını düşündü. Ama tanımıştı. Tavandan yere kadar uzanan camdan dikkatle ona doğru bakan Steve Rogers'ın kaşları çatıldı. Alexi'nin vücudu ani şokla resmen yanmaya başladı. Yüzüne çarpan soğuk havayla kendine geldiğinde geriye doğru bir adım attı.

Steve, hızlıca arkasını dönerek oradan kaybolduğunda Lexi'de koşar adımlarla ilerlemeye başladı. Motorunu koyduğu sokağa geldiğin de kaskını hızlıca kafasına geçirdi ve oradan uzaklaştı. Kalbi Steve'in onu fark etmesinden mi, yoksa buraya geldiğini yaşlı adamın öğreneceği düşüncesinden mi bu kadar hızlı atıyordu bilmiyordu.

Steve çoğu zamanlar o pencerenin önünde bile olmazdı. Lexi boş boş kuleye ve etrafa bakar, ardından çeker giderdi. Ama sanki o gece, bilerek orada bekliyor gibiydi Rogers.

Lexi'nin tek bildiği şey, bir daha oraya gitmeyeceğiydi.

10 Yıl Önce

8 Ekim 2006

19.07

Lexi saçlarını kulağının arkasına stresle sıkıştırırken neden Bay Anderson'nın kapısının önünde durduğunu bilmiyordu. Onu mezara kapattığı günden beri daha çok çalışmış, başını belaya sokmamıştı. Birden bire onu odasına çağırması korkutmuştu. HYDRA'da ki herkesten ürküyordu.

''Alexi, içeri.''

Yaslandığı duvardan ayrılıp siyah kapıdan içeri girdi Lexi. Koyu gri rengindeki duvarlar, siyah deri koltuklar ile odada ki boğuk havadan şimdiden sıkılmıştı.

''Efendim, size ne söylendiyse yalan olduğunu temin ederim. Hiçbir şey yapmadım.'' diyerek hemen konuşmaya başladı Lexi.

''Biliyorum Alexi. Ama konu farklı.'' dedi Anderson masanın diğer tarafında ki büyük koltuğuna otururken.

''Hastalığın hakkında konuşmak istiyordum.''

''Bir şey mi oldu ? Her şey iyi gidiyor sanıyordum.'' dedi Lexi.

''Yaşın ilerliyor Alexi. Bir süre sonra saha görevlerine çıkmaya başlayacaksın. İşin ciddiyetini kavradığından emin olmak istiyorum. Hayatın, HYDRA'nın elinde. Zamanla düşüncelerin değişebilir, başka insanlarla tanışabilir ve yolundan vazgeçebilirsin.'' dedi Anderson.

''Hayır, hayır. Kesinlikle böyle bir şey olmayacak. Ben size bağlıyım. Sizin sayenizde hayattayım efendim.''

''Kan yemini töreni yaklaşıyor. O zamana kadar uslu durmanı öneririm. Yeminden sonra her şey belli olacak. Daha çok çalış Lexi yoksa..''

Alexi korkuyla yutkunduğunda Anderson'nın cümlesini bitirmesini bekledi.

''..hayatın elinden alınır.''

Her kelimesi tehdit saçan bu adamın karşısında nasıl düşmeden durduğuna şaşırıyordu Lexi. Korkudan sırtından akan terleri, vücudunun soğuduğunu hissediyordu.

''Konuşmamız bu kadardı Alexi.''

Lexi kafasını hafifçe salladı ve arkasını dönerek kapıya yürüdü.

''Bir şey unutmuyor musun ?'' diye sordu sert sesi ile Anderson.

Lexi aniden durdu ve kendine tokat atmak istedi. Tekrar Bay Anderson'a döndü ve;

''Yaşa HYDRA.'' dedi.

●●●

Pislik Anderson (?)

Killer «» ◎Sorgu Odası◎ Steve RogersWhere stories live. Discover now