"Kilitli kaldım"

21 0 0
                                    

Bölüm Şarkısı:Natasha Blume-Black Sea (baştan itibaren)

(Ateş)
Hoparlörden duyulmaya başlayan şarkıyı biliyordum.Çok popüler olmasa da güzel bir parçaydı;Black Sea.
Natascha Blume'un sesi ritmik baslara karışıyordu.Vurgulara göre sağa sola sallanmak için kendimi hazırladım.
Dansa kaldırdığım kızın sadece simasını tanıyordum.Kestane rengi saçlarını savurdu ve "Ateş Karasoy tarafından dansa kaldırıldım." Dedi."Şanslı günümdeyim galiba."
Adını bilmediğimi sezdirmemeye çalışarak alçakgönüllü bir adam gibi gülümsemekle yetindim.Kız da pek muhabbet havasında olmasa gerekti ki daha fazla konuşmadı.
"Go down with me fall with me let's make it worth it.."
Planıma sadık kalarak dans eden kuzenlere yaklaşıp konumları partner değiştirince Afitap'a denk gelecek şekilde ayarladım.Kestane saçlı kız kollarımdan kayıp gitti ve Küçük Cadı kuzgun karası topuzundan kurtulan tutamlarını savurarak önüme geldi.Tek elimi basıp gitmesini önleyecek şekilde beline yerleştirdim.Yeşil gözlerini kocaman açarak bıkkın bıkkın nefesini vermekle yetindi.Gevşek gevşek sırıttım.
"Where do we land in the Black Sea?" Diye şarkıya eşlik ederken abartılı hareketle dans etmeye devam ettim.
"Bu kadar insan arasından neden sen?" Derken sinirini alırcasına omzuma bastırdığı elini hissettim."Neden yani?"
"Belki evren aranızda ne varsa konuşun halledin demeye getiriyordur."
"Konuşmaktan kastın ucuz laf sokuşturma denemeleri mi?"
Son zamanlarda biraz düşündüm.Bizim hakkımızda.Sonunda bize ne olacağı hakkında.Birbirimizi öldüreceğiz,değil mi?Belki sen beni öldürüsün,belki ben seni öldürürüm.Belki yakında,belki çok sonra.Durumu tartışıp bu sonuca varılmasını önlemek için samimi bir gayret içinde olduğumu bilmeni isterim.Bir sefere mahsus olarak.Dinliyor musun?Bir ölüm kalım meselesinden bahsediyorum burada..
Yok ya,demeyeyim öyle.
"En azından bu akşamlık ateşkes yapabiliriz." Dedim ve muzur bir ifadeyle kafamı onunkine yaklaştırdım.Temkinle geri çekildi.
"Nereden esti?"
"İlla bir yerden esmesi mi lazım?"
Yarım ağız gülümseyip tek kaşını kaldırdı.
"Eh,peki." Derken şarkının son notaları havada asılı kaldı.Ellerini vücudumdan çekip iki yandan sarkıttı.Sağ kolumu dirsekten kırıp ona uzattım.
Masaya kol kola dönünce 20 küsür yıldır kedi köpek gibi didişmemizden başka bir şey görmemiş insanlar dik dik bize baktı.Yerlerimize oturunca Cadı saçlarını geri savurup gülümsedi.
Yetişkinlerin en iyi yaptığı şeyi yapmaya koyulduk:Hiç bir şey olmamış gibi davranmaya.
_____________________________________________
İlk dansın üzerinden saatler geçmişti.Benim öylesine söylediğim ve sanırım kendimce özür dilediğim sözler Afitap için alkolün de bir nevi etkisiyle arkadaşlık sözleşmesi haline gelmişti.Yaklaşık birkaç saattir kankaydık.
Yeni en iyi arkadaşım şampanyayı fazla kaçırmıştı.Espri üzerine espri patlatıyor,kahkahalarıyla masayı çınlatıyordu.Ara sıra elini omzuma koyması da cabası.Bazen Behzat'ın dik bakışlarını üzerimde yakalıyordum.
Derin bir nefes alıp hafifçe ayaklandım.
"Ben bir lavaboya gideyim."
Kadınların aksine tuvalete koloni olarak  gitmediğimiz için peşime kimse dolanmadan lavaboya vardım.
Diğerlerinin aksine içesim gelmemişti o akşam,ilk şarap kadehinden sonra alkolsüz içecekle yetinmiştim.Diğer herkes iyiden iyiye kıyaktı ama.
Villanın uçsuz bucaksız arka bahçesinin en ücra ve karanlık yerindeki tuvaleti terk etmeden önce ellerimi yıkadım.
Musluğu açınca duyduğum su sesi derin sessizliği böldü.Düğünün baş ağrısına neden olan gürültüsünün uzaklarda kalmasından memnundum.
Boynumda bir nefes duyumsamam üzerine eğdiğim kafamı kaldırdım.Arkamda durmuş sırıtan Afitap'ı aynadan görmem klişelerle dolu ucuz bir korku filmindeymişim gibi hissettirmişti.
"Selam." Dedi özellikle incelttiği sesiyle.
Yüzümü ona döndüm.
"Ne işin var senin burada?"
"Arkadaşıma bakmaya geldim."
"Afitap saçmalama." Dedim."Ne içtin sen bu kadar?"
"İçmedim ben ya,sarhoş değilim ki."
Sabır dilenir gibi tavana bakıp derin derin iç geçirmekle yetindim.Arkamı dönüp kağıt mendillere uzandım.
Muzur bir ifadeyle bakıp kafasını öne uzatma sırası ondaydı.Başını yukarı dikerken suratına hayra alamet olmayan bir gülüş yayıldı.
Tuvaletin çıplak beyaz ışığının altında o güne kadar varlığından haberdar olmadığım bambaşka bir Afitap ile bakışıyordum.Sürekli ardına saklandığı sert kadın maskesinden sıyrılmıştı.Artık iyiden iyiye dağılmış topuzundan kurtulan lüle tutamlar göğsünün açıkta bırakılmış kısımlarına düşüyordu.Siyah saçlar porselen gibi bembeyaz cildiyle tezat oluşturmuştu,bu kadar soluk tenli olduğunu yeni fark ediyordum.
Sanki karşımda bambaşka bir kadın vardı.Varlığına alışabileceğim bir kadın.
Sırıtışı büyüdü ve eli belime gitti.Ben tepki veremeden Glock tabancamı kedi çevikliğiyle ortaya çıkardı.Boştaki eliyle ağzını örttü.
Gülmek ve şaşırmak arası bir ifadeyle,"Ne işi var bunun sende?" Diye haykırdı.
"Ver şunu!" Dedim ve ileri atıldım fakat kedi gibi çevikti işte,ince vücudunu geri çekti.Daha sert bir sesle "Afitap ver şunu!"Dedim.
Küçük bir kız gibi kıkırdadı.Ben daha ne olduğunu anlamadan kendini dışarı atmıştı bile.Dışarı çıktığımda bakımlı çimenlerden oluşan boşlukta durduğunu ve siyah aletle oynadığını gördüm.
Emniyeti açtı.
Hass..
Kadının yanına varıp tabancayı çekiştirmeye başladım.Fakat o da bırakmıyor ve gittikçe hızlanan kahkahalarla gülüyordu.En sonunda acıtmak amacıyla ince bileğini sıkmaya başladım ama ah bile demedi.
"Çok kabasınız Ateş Karasoy."
Önümüzdeki dakikalar oyuncak için kavga eden iki çocukmuşuzcasına tabancayı çekiştirmemizle geçti.
Aleti son kez kendime doğru çektim.Kadının uzun parmakları ahtapot misali silaha dolanmıştı.
Birdenbire ince bir pıst sesi duyuldu.
Geceyi yaran kısık ses kulak zarı patlatma potansiyeline sahip her türlü gürültüden daha korkunçtu.Çünkü silahta susturucu olduğunu biliyordum.
Alev aldı.
Kadının korkuyla ardına kadar açılmış yeşil gözleri benimkilerle buluştu.

Kurşunun deldiği yerin acısı hemen hissedilmez.Şoka giren beyin ne acıyı ne de yaradan yayılan sıcaklığı hemen algılar.
Filmlerdeki gibi bir kan patlaması ve geriye savrulma da olmayacak,günün şanslısı bağırmak için bile fazla şoke olmuş bir şekilde yere yığılacaktı..
Fakat o kısacık an dondu ve ben yeşil gözlerde kilitli kaldım...

ÖrtbasOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz