"Kasap"

29 0 0
                                    

Şarkıyı baştan itibaren dinleyebilirsiniz.
[Oktay]
Arabayı durdurdum ve ön camdan sokağı izlemeye başladım.İçinde bulunduğumuz yer İstanbul'un en tekinsiz semtleri sıralamasında ilk beşe oynadığı için gerilmek serbestti.
Burnumdan aldığım nefesi yine burnumdan boşalttım."Burası mı?"
"Evet.Bu apartman.Şimdi ne yapacağız?"
Ellerimle direksiyonda ritim tutmaya başladım."Tanıyorlar mı seni burada?"
"Çok eskiden herkesten kaçmak istediğimde gelirdim buraya." Dedi."Tanıyan var.Karşılaşabiliriz belki."
Başımı olumlu anlamda salladım ve ceketimi çıkarttım."Gel de bana yardım et."
Bizi saklaması için gecenin karanlığından başka güvenebileceğimiz hiçbir şey yoktu.Arka koltuğu kaldırıp cenin pozisyonunda bekleyen Afitap'ı ortaya çıkarttık.
Zaten soluk renkli olan teni ölümle buluşunca daha da beyazlamıştı sanki.Neredeyse tüm gücümü kullanarak cesedin kaskatı kesilmiş kollarını kaldırdım.Ceketimi bir şekilde kadına giydirmek için debelendim.Sonunda başardığımda ise düğmeleri ilikledim.Kan lekesini tam olarak kapatmasa da bembeyaz kumaşın üzerinde parlamasına bir ölçüde engel olmuştum.
Siyah topuzunu çözüp perçemleriyle gözlerini kapattım.Son anda fön çektirmekten vazgeçmesi kötü olmuştu.
Bakışlarımı Ateş'e çevirdim."Kolunun altına gir." Dedim ve diğer kolun altına girdim."Soran olursa sarhoş arkadaşımızı topluyoruz."
"Peki ya kan?" Diye sordu fısıltıyla,elbisenin kamufle edemediğim kısımlarını kast ederek.
"Gece vakti belli olmaz."
"Ya olursa?"
Derin bir nefes aldım."İşte tam da bu yüzden acele etmemiz gerekiyor."
Arabadan uzaklaşıp apartmanın demir kapısına yönelmiştik ki bir bağırış sesi sokağın sessizliğini böldü:"Ateş abi!"
Ateş ağzının içinde bir küfür yuvarladıktan sonra sese döndü."N'aber Seko?" Dedi canlı bir sesle.
"Seko" nun torbacı olduğunu bir bakışta anlayabilirdim.Siyah kapüşonunu indirip bizi şöyle bir süzdü.
"Sen uğrar mıydın buralara?"
Ateş güldü ve kafasıyla Afitap'ı işaret etti."Arkadaş fena sızdı da.En yakın yer burası diye buraya getirdik.Ağzıyla içmiyor ki."
"İyi yapmışsınız." Dedi ve birkaç adım yaklaştı."Yenge de taş gibiymiş abi.Maşallah'ı var."
Öyle ya,öyleydi rahmetli.
"Kırdın gene fındığı galiba." Dedi ve gevrek gevrek güldü uyuşturucu satıcısı genç.
Ateş zoraki gülümsedi."Öyle ya."
"Neyse abi,tutmayayım seni.Hayırlı işler." Dedi ve bana döndü."Sana da saygılar abi."
Başımı sallamakla yetindim.
Demir kapıdan anahtarlar yardımıyla içeri geçip giriş kattaki daireye adım atar atmaz Ateş'i marketten aldığımız şeyleri almaya yolladım.Böyle bir yerde arabasına bir şey yapmamaları mucizeydi.
O aşağıdayken kadını banyoya taşıyıp fırlatırcasına küvetin içine koydum.Bir dakika gibi kısa bir sürenin sonunda 1+1 dairenin kapısının açılıp kapandığını ve kilitlendiğini duydum.Eve gerçekten de yıllardır adım atılmadığı belliydi.Ateş'in babasının para sıkıntısı çektiği zamanlardan olacaktı herhalde fakat işimizi fazla fazla görüyordu.
"Getir abi eşyaları buraya!" Diye seslendim içeri doğru.Birkaç saniye sonra Ateş banyonun eşiğinde belirdi ve elindeki poşetleri yere bıraktı.
"Ben ne yapayım şimdi?"
"Sen abicim.." dedim aceleyle poşetleri boşaltırken."Şu anda ayak altında durma yeter.İçeri geç.Kendini oyalayacak bir şeyler bul."
"Kendimi oyalayacak bir şeyler mi bulayım?" Dedi ve başını elleri arasına aldı."Ciddi misin sen ya?"
"Çok ciddiyim." Dedim sakin bir sesle."Televizyon çalışıyor mu?"
"Evet."
"Biraz yüksek sesli izle ben de duyayım." Dedim ve ilgimi küvetteki misafirimize çevirdim.Başını olumlu anlamda sallayıp bizi yalnız bıraktı.
Dikiş setini açtım ve içindeki kumaş makasını elime aldım.Önce kadının üzerindeki ceketimi,sonra da kurumuş kan yüzünden iyice derisine yapışmış beyaz elbiseyi keserek onu soydum.
Parça pinçik edilmiş kumaşları yerde yığın yaptım.
Küvete döndüm.Pek de samimi olmadığım kadın iç çamaşırlarıyla mermerin üzerine uzanmış yatıyordu şimdi.Kalbinin alt kısmındaki kurşun yarasına diktim bakışlarımı.Mahremiyetine tecavüz ediyormuş hissinden kurtulamıyordum.
En sonunda kafamı sertçe iki yana salladım.Arka plandan gelen televizyon sesinin kafamı bir nebze olsun dağıtacağını umut ederek işime devam ettim.
Küçük boy baltayı elime aldım.Kadının sağ elini tutup sertleşmiş kolunu başının üstüne kaldırınca ekleminden çıtırtı sesi çıktı.
Baltayı omzundaki yumuşak dokuya sapladım.Keskin kısım etin yarısına gömüldü.Baltayı güçlükle kurtarıp tekrar sapladım.Kol dayanamayıp vücuttan ayrılana kadar devam ettim.
Öteki koldan da aynı şekilde kurtulduktan sonra gövdenin bittiği yerden bacaklarını kopardım.O esnada bağırsaklar ve rahim de beceriksiz ellerimde paramparça oldu.
Yarı içerde yarı dışarda duran bağırsak yüzümü ekşitip öğürmeme sebep oldu.Yere eğilmiş kusma refleksime engel olmaya çalışırken kapıdan gelen "Yardım istemediğine emin misin abi?" Sesini duydum.
"Eminim." Diye seslenmekle yetindim.Beni bile bu hale getiren görüntü Ateş'i kalpten götürürdü.Bir de onunla uğraşamazdım,başımda yeterince ölü vardı.
Lafımı ikiletmedi.Koridorda ilerleyen ayak seslerini duydum.
Eldiven almayan aklıma söverek bağırsakları sışarı alıp yere serdiğimiz muşambamın üstünde yığın yaptım.Kol ve bacaklar da yığının üstündeydi.
Sıra en zor kısma gelmişti,yutkundum.
Uzun parmaklarımla baltanın kırmızı sapını kavrayıp kadının yanına geldim.
Zümrüt yeşili gözleri ölüm katılığı evresine geçilmeden evvel kapatılmadığı için açık kalmıştı.Bir çift renkli cam gibi bomboş,boşluğa dikiliydi gözleri.Ciğerlerime doldurduğum nefesi boşalttım.
Ateş ne yaptın sen?
Parmaklarımı uzun saçlarına dolayıp geri çekerek pürüzsüz boynunu ortaya çıkarttım.
Buraya kadar geldim,bunu mu yapamayacağım?
Baltanın kesikin kısmını boynuna dayadım.Sağa sola hareket ettirerek kendime doğru çektim.En sonunda kafayı da bölgeden ayırdım.
Kafayı da muşambanın üzerine yerleştirdim.Poşetten hidroklorik asit çıkarıp küvette kalan gövdemsi şeyin üzerine dökmeye başladım.
2-3 şişe boşaltmış olmalıyım.Kalıntıları ne yapacağımıza karar vermek için siyah poşetlere dolduracaktım.
Sonraki adım daha da iğrençti.Kol ve bacaklardaki etleri kemiklerden ayırdım.Zımpara yardımıyla en küçük et kalıntısını sıyırdım.Bunları poşetleyip bodruma falan saklayabilirdik.Et olmadığı için sinek de gelmezdi.Yıllarca kimse bunları bulamazdı.
Bütün kalıntıları büyük siyah poşetlerin içine doldurdum.Hepsinde de eski zamanlarda öğrendiğim bir denizci düğümü kullanıyordum,bir gün işe yarayacağını nereden bilebilirdim ki?Poşetleri başka poşetlerin içine koyarak işimi sağlama aldım.
Makasla içini açtığım oyuncak ayının içindeki elyafı boşaltıp poşetleri yerleştirdim.Kemiklerin olduğu torba hariç,onun bodrumun en karanlık köşesine kadar yolu vardı.
Her yeri kanla kaplanan banyoyu da hatur hutur temizleyince işim bitmişti.
"Temiz iş." Diye mırıldanırken aynadaki yansımamla göz göze geldim.Kana bulanmış pahalı takımımla beni bir kasaptan ayırt etmek zordu.
Ellerimi pantolonuma kurularken oyuncak ayımızı ne yapacağımızı düşünmeye başladım..

ÖrtbasWhere stories live. Discover now