"Piknik"

17 0 0
                                    

Bölüm Şarkısı:Ciara-Paint it Black (baştan itibaren dinleyebilirsiniz)

İstanbul Özel Işık Lisesi-2006
Afitap,Nightmare Before Christmas rozetleriyle süslü siyah bir sırt çantası takıyordu.
Kravatı,peşisıra gelen kızıl saçlı çocuk gibi gevşek bağlanmıştı.Kareli okul eteğinin bittiği yerin birkaç santim altında dizaltı çorapları başlıyordu.
Yine yine yeniden okula dönmüştü işte.Birer ikişer sınıfa giren çocuklardan tanıdıklarına selam verip gözüne kestirdiği ortalardaki sıraya çantasını attı.
Ateş de kendi çantasını onunkinin yanına bırakmakta tereddüt etmemişti.
İkili sıralarına iyice yerleşti.Genç adam,ilk günden ders işlenmeye başlamasın diye dua etmeye başlamıştı bile.Eşit ağırlık kafasında olmasına rağmen arkadaşından ayrılmamak için sayısal seçmişti,zor bir yıl olacağı kesindi.
Afitap,yer yer minik tokalar takılmış siyah saçlarını arkaya atarken çocuğa döndü."Ne demeye sayısal seçtin ki?"
Ateş her zamanki mazeretin ardına sığındı:"Daha çok meslek var."
"İktisat,işletme falan istemiyor muydun?"
"Daha belli değil." Dedi.Belliydi aslında."Sözel dersleri kendim hallederim."
Genç kız omuz silkti.Tam konuyu değiştirip o sene sınava girecek olan Behzat'ın ne yapacağından bahsedecekti ki öğretmen sınıfa girdi.
Otomatikman ayağa dikilen öğrencilere oturun komutu veren öğretmen de kendi yerine oturdu.
"Bu sene sınıf öğretmeniniz benim arkadaşlar."
"Aha Hakan Hoca." Dedi Ateş,Afitap'ın kulağına eğilirken.Fizik öğretmeninin çocuğa geçen seneden takık olduğunu bilen kız kıkırdadı.
"Bol şans Ateş."
Hakan Hoca sınıfa şöyle bir göz gezdirdi."Aranızda tanıdıklarım var,ama sanırım okulumuza bu sene katılanlar da var.O zaman herkes kendini tanıtsın sırayla ha,ne dersiniz?"
Öğrenciler sırayla kendilerini tanıtmaya başlarken Afitap ofladı.Sıra kısa sürede ondan ve Ateş'ten kayıp arkada oturan oğlanlara geçti.
Biri ayağa kalktı.Kız "Ne kadar benziyorlar" diye düşünemeden çocuk,"Ben Orkun Kaplan." Dedi."Bu da ikiz kardeşim.Bu yaz Ankara'dan taşındık."
Orkun'un ikiz kardeşi de kendini Oktay olarak tanıtınca sıra ilerledi.Afitap ve Ateş'in paylaştıkları tek bakış arkaya dönüp çocuklarla konuşmaya karar vermelerine yeterli olmuştu.
Ders işlenmeye başlanmayınca sohbet de epey ilerledi.Orkun daha fazla konuşuyor,Oktay daha içine kapanık bir imaj çiziyordu.40 dakika sonunda Afitap ve Atel ikizlerin o sene babalarını kaybettiklerini ve annelerinin ailesinin yanına geldiklerini öğrendi.Zil çalınca Ateş kıza dönüp "Hadi Behzat'ın yanına gidelim." Dedi.Kız onayladı ve arkasını döndü.
"Siz de gelmek ister misiniz?"

Temmuz 2016-Beyoğlu/Tarlabaşı
(Ateş)
Kemiklerim yokmuşçasına üzerine yığıldığım koltuk kaya gibi sertti.Minder içeri bir santim bile çökmedi.Sanki ağırlığım yoktu.
Kaybedenler liginin şampiyonuydum.
Sağ başparmağımı ağzıma götürüp tırnağımı ısırmaya başladım.Ne zaman gerilsem istemsizce bunu yapıyordum.
Yapacak daha iyi bir işim olmadığı için televizyonu açtım ve kanallar arasında dolaşmaya başladım.
CNN her zamanki gibi en güncel haberleri izleyicilerine aktarmaya devam ediyordu:Orman yangını iki dönüm araziyi kül etmişti,Arjantin'de tarihi referandum yaklaşıyordu,yazın en sıcak günleri yaklaşıyordu ve dolar yine tırmanışa geçmişti.
"İyi de bunlardan banane?"
Yanıma oturmuş,bacak bacak üzerine atmış Afitap,yeşil bakışlarını televizyondan bana çevirdi.Oyuncağı elinden alınmış küçük bir kız gibi kollarını birbirine dolamıştı.Göğsündeki delikten boşalan kanla boyanmış beyaz elbisesi üzerindeydi hala.Hafif incelttiği sesiyle "Bana ne ?" Diye sorusunu yineledi.
Kafamı ona çevirmem yanımdan kaybolması için yereli olmuştu.
Sinirlendiğimde ya da korktuğumda kızıl cildim genelde daha da kızararak beni ele verir.O anda ise kulaklarıma kadar kızardığıma yemin edebilirdim.
Ben ondan nefret etmedim.
Hiçbir zaman.
Kıskandım sadece.
Ne yapsa benden daha iyi yapardı.Benden daha iyi boyama yaptı ilk,benden daha hızlı öğrendi okumayı,benden daha yüksek notlar aldı,benimkinden daha iyi bir üniversiteye gitti ve iş hayatında benden daha başarılı oldu.Bu liste uzar gider.
Benden daha iyiydi.Bunu şu anda fark ediyorum.
Ben onu kıskanmaya başlamadan önce,ki bu sandığınız kadar eskiye dayanmıyor,çok iyi arkadaştık.Birbirimizi herkesten iyi tanırdık.Sonra uzaklaştık,bunun getirisi olarak değiştik ve birbirimizi tanıyamamaya başladık.Ta ki iki yabancıya dönene dek.
En yakın arkadaşı için eşit ağırlık kafasında olduğu halde sayısal seçen,mezuniyet balosuna onu kavalye olarak götüren o saf çocuk değilim artık.
Arka planda et keserken çıkan o iç gıdıklayıcı ses var.Televizyonu duymuyorum bile.
Bana ne ki haberlerden?
Yavaşça ayaklanıp dar holde ilerledim.Banyonun kapalı kapısını açmaya cesaret edemediğim için içeri doğru "Yardım istemediğine emin misin abi?" Diye seslenmekle yetindim.
Tam bir korkağım.
Olumlu yanıt alınca gerisin ger salona yollandım.Oktay dünyanın en soğukkanlı insanı olabilirdi.
Oktay'ı tanımlamam gerekirse kullanacağım kelime büyük ihtimalle "Sessiz" olur.Tanıştığımız günden beri "cool"luğundan bir kez bile ödün vermeyen,şamatacı grubun sakin üyesiydi o.
Yine de bir cesetten bu profesyonellikle kurtulabileceğini bilemezdim.Belki de en yakın arkadaşım bir sosyopattı.Bilemezdim,o kapalı kutuydu.
İlk başlarda bunu babasını erken kaybetmesine bağlasam da aynı yollardan geçen ikizi Orkun oldukça sıcakkanlı ve konuşkan bir insandı.Bir zaman sonra "Demek ki kişiliği böyle." Demiş ve düşünmeyi bırakmıştım.Fakat o gece her konuda olduğu gibi Oktay konusunda da fikirlerimi değiştirmek üzereydi.
Daha ne kadar düşünceden düşünceye savruldum bilmiyorum,fakat beni kendi alemimden çekip çıkaran şey Oktay'ın "Bitti benim işim abi." Diye seslendiği sakin sesi oldu."Elimizde ne varsa birkaç km aralıklarla gömeceğiz." Diye de ekledi.
Sorgulayacak değildim."Nereye?"
"Şile ormanına." Dedi ona verdiğim temiz pantolon ve tişörtü alıp içeri geçerken."Piknik yapalım mı ne dersin?

ÖrtbasWhere stories live. Discover now