final part 1

518 52 24
                                    

FİNAL PART 1

Eğer gözlerimi yeterince sıkı kapatırsam onun silik kokusunu alabiliyordum. Eğer yeterince sessiz olursam onun mırıltılarının o eşsiz melodisi kulağımın dibinde oluyordu. Eğer yeterince nefes almazsam onun acı içinde kıvranışını izliyebiliyordum.
Belki de yalnız geçirdiğim bugünleri dayanılır kılan Grant'ın acı dolu olmasıydı. Karşılıklı yataklarımıza oturup saatlerce otururken, bana kendisinden bahsederdi, kendimizden...
Çocukken yaptıklarımız, bize yapılanlar ve gelecekte olacaklar. Her soruma dürütçe cevap verirdi. Bazen birlikte kamerayı izlerdik saatlerce, bazense kameraya sırtımızı dönüp birbirimizi izlerdik. Pek fazla hobimiz yoktu...
Thor'un odasından çıktığımız günden beri giderek silikleşiyordu, bazı günler cenin pozisyonunda onu izlerken arkasındaki duvarı görüyordum ve yatağının yok oluşuna mantık arıyordum. Beni buraya koydukları ilk gün çığlık atarak bir köşede oturmuştum, gözlerimi Grant'a dikip sessizce durmuştum ve bunun işe yapamayacağını sürekli tekrarlamıştım.
Aslına bakarsak oldukça işe yaramıştı, Grant'la konuşmak demek kendi benliğimi algılamam demekti.
"Kendini kabul edersen kendin olursun." 
Thor bunu ben tedaviyi kabul ettiğimde söylemişti ve sonrasında görüşememiştik. Sanırım beni başından attığı için fazla mutlu olmalıydı çünkü ona yolladığım birkaç mektuba cevap vermemişti. O zaman Grant'la konuşmaya başlamıştım, benimle mektuplar hakkında dalga geçmeye ve bazı şeylerden bahsetmeye başlamıştı. Thor'a olan sinirim yatıştığında tam Grant'ın karşısına oturup hayatımı onun ağzından dinlemiştim. Acınası bir hayata sahiptim ve ikimizde sonunda bunun farkına varmıştık.
Grant bundan ibaretti. Benim farkına varamadıklarımdan yaratılmıştı ve tek amacı onları bana göstermekti. Her başarısı onun yokoluşu demişti ama Grant'ı bilirim. Onu bunu umursayacak bir kişiliği yoktu, tıpkı benimki gibi.
Eğer hala neden bahsettiğimi çözemediysen size küçük bir ipucu vereceğim. İntihar ettikten biraz daha sonraları gittiğim seansımda tüm ipler koptu. Thor'un dayanamaması, benim kendimden geçmiş olmama ve Grant'ın arsız sırıtışları. O günü büyük bir onur madalyası gibi taşıdığım gerçeğini size anlatarak göstereceğim.

Annem beni göndermek istemesede ondan biraz uzaklaşabilmek için seansı kabul ederek Thor'un odasına gelmiştim. Uzunca bir süre bakışlarımı ona dikerek konuşmasını beklemiştim ancak o sessizlik içinde oturuyordu. Bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunu anlamayacak kadar kötü bir durum içindeydim. -şimdi ise verdikleri ilaçlar yüzünden cümlelerim birbiri ile çelişsede, düşüncelerim ve zihnim durağandı.-
"Neden bunu yaptığını bana bir cümlede açıklayabilir misin?" 
Bileklerime bakıp bir süre bunu neden yaptığımı düşünmüştüm ancak zihnimde yankılanan sesi o kadar netti ki sorgulamadan gözlerimi onun mavi gözlerine dikmiştim.
"Onun için cesaret her şeydi."
Thor'un bakışları tiksinti ile dolduğunda o gün bunu anlayamamıştım ancak şimdi anlıyordum ki benim gizli kişiliğimde nefre ediyordu.
"Kimin için?" 
İkimizinde bildiği sorularla farklı sonuçlara çıkmakta iyi olduğu aşikardı ancak bu seferki bakışları daha korkutucuydu. Sonucu beni, bizi buraya getirecekti sonuçta. Ben hala habersizdim.
"Bekleme salonunda seansın bitmesini bekliyor. Onunla konuşmaya ihtiyacım var çünkü böyle şeyler aklımı bulandırıyor." 
Kurduğum cümlelerin acizliği tüylerimi diken diken ediyor şimdi ancak o an için mutluyum.
"O bana yardım ediyor."
Thor başını sallayarak masasında duran dosyayı açıyor, bugünlerde oldukça sık gördüğüm sarı kapaklı dosyam. Üzerinde kocaman kırmızı bie damga var, ne yazdığınu hiç öğrenemedim.
"Peki başka ne söyledi sana?" 
Zihnim bulanık olduğundan bu sorunun amacını anlayamam ama her şeye olduğu gibi buna da cevabım var. Küçük bir sırmış gibi eğiliyorum ve yüzümdeki sinsi gülümseme gereksiz.
"Tüm bunların akıl oyunu olduğunu." 
Thor bunun oldukça farkında ancak ben yanlış tarafından ele alıyorum tüm olayları. Acizim ve gerisi önemli değil.
"Durumunu anladığımda seninle konuşacaktım ama arkadaşlar edindin. Düşündüm ki ailenden, okulundan ve dış dünyadan kaçmak için ufak bir oyun oynuyorsun. Onları cezalandırmaya çalışıyorsun." 
Bazen keşke gerçek bunlardan biri olsaydı diyorum, geçmişimi daha kolay sineye çekebilseydim ama şimdi yapabiliyorum.
"Ancak senin yaptığın bu değil. Onların seni etkilemesine çok uzun süre izin verdin ve zihnin bir tepkiye hazır değildi. Zekan ve zihnin bir araya geldiğinde gereğinden fazlası ortaya çıktı." 
Hala tüm ahmaklığımda karşısında oturup gülümsüyordum. Sakin ve anlamsız bir gülümseme. Masum bir çocuk değil, aptal bie çocuk.
"Kimse sevdiği insanın zarar görmesini istemez, Tony. Kimse sevdiği insana intihar etmesi gerektiğini söylemez, kimse sevdiği kişi intihar ettiğinde hastane odasına gelmemezlik yapmaz."  
Bu hissi çok iyi hatırlıyorum da gerçekten de çok körmüşüm. Kolumdaki sargılar bana adrenalin yada yaşama enerjisi salgılıyor gibiydi, görevini başarıyla yerine getirmiş bie asker gibiydim.
"Yanılıyorsun, beni yalnız bırakmaz."
Kendimden emin bir şekilde bakışlarımı onun titrek gözlerine diktiğimi hatırlıyorum.
"Uzun zamandır gözlemliyorum ve o gün sen o yatakta yatarkende başında bekledim. Annen, ben ve yeğenim." 
Thor ellerini saçlarından geçirip derin nefesler almıştı, bunu açıklamanın asla kolay yolu olmazdı.
"Seni ziyarete sadece Bruce, Natasha, Clint ve diğerleri geldi. Grant gelmedi."
Gözlerim kısılmaya ve zihnimde bunada bir sebep aramaya başlamıştım sonunda bulduğmda derin bir nefes alarak psikologuma dönmüştüm. Bunun nereye varacağını bilmeden kafa tutuyordum.
"Çünkü ben ona git dedim. Eğer dememiş olsaydım. Orada olurdu." 
Bazı kelimelerin fiziksel yaralardan daha fazla acıttığı aşikardı.
"Olamazdı. Grant olamazdı ve asla olmadı."
Düşüncelerin hızını artırışını birçok farklı sebebin geçişini hissediyordum ama doğruyu bulamıyordum. Açıklama olmak zorundaydı, bunun açıklaması vardı ve bulmak zaman alacaktı. Grant kesin orada olurdu, orada olmak zorundaydı.
"Grant geldi ve senin uyanmanı beklemeden gitti öyle mi? Neden gitti peki?  Suçluluk duygusunu yüzünden mi? Hayır. İkimizde onun bunu umursamayacağını biliyoruz." 
Aklımın karışıklığının mideme indiğini hatırlıyorum, midem bulanmaya başlarken aklıma tek gelen onun beni dışarıda beklediğiydi.
"Bekleme odasında, ona sorabiliriz."
Thor yüzünü, duygularını ve daha fazlasını gizlemeye çalışmadan benim bakışlarım altında yavaşça gelerek tam karşıma oturdu.
"O kapının arkasında seni bekleyen kimse yok, Tony. Hiç kimse!"  
Bileklerimin sızlaması artıyor ve mide bulantıma bir de baş dönmesi ekleniyordu.
kaldı. 
"Hayır, Grant beni bekliyor. Hatta kapıdan girmeden önce mesaj attı."
Titremeye başlayan ellerimle beceriksizce telefonumu bulmaya çalışmıştım ama ceplerimde yoktu. Bir an gözlerim kapıya dönmüştü ve orada asılı kalmıştı.
"Yavaş yavaş farkına varıyorsun değil mi?" 
Belki de uzun zaman sonra ilk defa ciddi anlamda düşünmeye başlıyorum. Grant'ın o an yanımda olmamasının asıl sebebini düşünüyorum, bileklerimi kesmemde bana yardım etmesinin sebebini düşünüyorum. Bir bombanın son saniyelerini yaşaması kadar nefes kesiyor.
"Gerçekleri sende biliyorsun değil mi? Tek yapman gerek içinde olduğun sisten sıyrılman. Düşün sadece düşün." 
Midem. Bileklerim. Başım. Zihnim. Hepsi aynı anda sızlıyor, acıyor, dönüyor ve titriyor. Insanlar otururkende bitkin düşebilir.
"Sokaktaki tüm o garip bakışlar, senden korkan insanlar, neden? Cevap ver, neden?"  
Bana Grant'ın gözlerini andıran ama aslında uzaktan yakından alakası olmayan gözlere bakışlarımı dikiyorum ve öylece dalıyorum. Anılar, hisler ve daha fazlası.

mind games ¤ stony ✅Where stories live. Discover now