3- Yanmak

1.4K 189 165
                                    

Herkese merhaba! Önceki aralığı düşününce, benden beklenmeyecek kadar kısa bir sürede yeni bölüm geldi bu sefer. Ben Selen ve Murat'ı yazmayı çok seviyorum, umarım siz de okumayı seviyorsunuzdur. Lafı fazla uzatmayacağım, iyi okumalar :')

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen. :)

Multimedia: Pera - Sensiz Ben

O geceden sonra tam iki haftadır Murat'ı görmemiştim. Onun hep geçtiği yola bakan pencereden uzak durmuş, perdeleri olabildiğince kapalı tutmuş ve okul çıkışı sağıma soluma bakmadan direkt eve gelmiştim. Birkaç kez yakında olduğunu hissetmiştim, bir kez de yanımdan geçtiğini... Ama hiçbir şekilde başımı kaldırıp bakmamıştım. O da selam vermemişti, yani oysa tabii...

Murat normalde bu kadar uzun süre görüşmesek mutlaka uğrar ya da en azından geçerken seslenirdi. O da benden kaçıyordu ya da benim kaçtığımı görünce kararıma saygı duymaya karar vermişti. Hem zaten, birbirimizi görsek ne diyecektik ki? Son söylediğinden sonra anahtar kelimemizi söylememişti, ben de söylememiştim... Yine de yok sayabilir miydik?

Hem sadece sözlerini değil... Ay ışığı altında parlayan saçlarını, o geceki tüm gülüşlerini, gözlerimin derinlerine bakan mavi gözlerini yok sayabilir miydim?

Artık kaçma zamanıydı. Aynı ortamda olduğumuz sürece daha da zorlaşıyordu. Nereye kadar devam edebilecektim, ben de bilmiyordum ama onu düşünmemek için elimden geleni yapıyordum. Son sınıftım, ders çalışıyordum. Anneme yardım ediyor, Tuğçe'yle dedikodu yapıyor, Zeynep'in saçlarını örüyordum. Ve bunların hepsini yaparken de onu düşünmeye devam ediyordum.

Tuğçe halimi fark etmiş olmalıydı ancak sesini çıkarmıyordu. Onda da bir haller vardı, ben de onun üzerine gitmiyordum. Sorarsam o da sorardı, o da aynı düşünceyle bana sormuyordu ve ben içimde bu yükle gittikçe nefes alamaz hale geliyordum. Kısaca son bir haftadır kabuğuma kapanmış kendi kendimi öldürüyordum.

Okula gidiyordum şimdi, geç kalmıştım. Koşuyordum ve nefesim kesilmişti. Ellerimi dizlerime koyup eğildim ve biraz soluklandım. Tam o sırada onu gördüm. Uzaktaydı, beni göremiyordu ama ben onu gördüğüm an kalbimin durduğunu sanmıştım. Birkaç arkadaşıyla yürüyordu, derse gidiyor olmalıydı. Elinde kitaplar vardı, mavi gömleğini giymişti ve ciddi bir şekilde yanındakini dinliyordu. Gözlüğünü düzeltti, saçlarını karıştırdı ve binaların ardında gözden kayboldu. Dinlenmek için durmuştum ancak daha çok nefes nefese kalmıştım. O sırada okula koşuyor olduğumu hatırladım ve yoluma devam ettim.

***

"Anne ben oraya gitmek istemiyorum!"

İlkokulun ilk günüydü, annem saçlarımı tararken isyan etmeye başlamıştım. Nereden çıkmıştı şimdi bu okul? Ben her gün sokakta koşturmak, istediğim saatte kalkmak istiyordum. Murat bana okulun çok yorucu olduğunu söylemişti. Zaten o okul denen illet yüzünden bazı günler akşam benimle oynamaya gelmiyordu. Ödevi mi ne varmış diye, ne saçma...

"Kızım bak, her çocuk gibi senin de okula gitmen gerekiyor. Bütün yaşıtların gidiyor işte senin ne eksiğin var? Hem herkes okuldayken tek başına oynayamazsın sokakta. Teneffüslerde oynarsınız işte."

"Yaaa ben direkt okulu kaldırmak istiyorum o zaman. Bu yaştaki çocuğu okula göndermek özgürlüğüme vurulmuş bir zincirdir!"

"Kız! Sen nereden duydun bu lafları? Anlamını biliyor musun ki?" derken annem kendini gülmemek için zor tutuyordu, tabii sinirli görünmeye çalışarak.

"Yoo bilmiyorum, Nergis'in abisi söylerken duydum."

"Tamam o zaman bilmediğin şeyleri her yerde söyleme, hatta hiç söyleme başımıza dert açacaksın." derken gülümsüyordu. Yanaklarımı ellerinin arasına aldı ve alnıma bir öpücük kondurdu. "Selen'im, bak okula gidince göreceksin hiç korktuğun gibi bir yer değil. Hem bütün arkadaşların da orada. Murat da var, görebilirsin onu her dersten sonra."

Kelebek AnlaşmasıWhere stories live. Discover now