4- Uçurtma

1.7K 186 332
                                    

Selam! Hikâyenin en uzun bölümüyle karşınızdayım, geri dönüşleriniz beni çok mutlu ediyor lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin ❤

Not: Hikâyedeki Ali ve Tuğçe'yi GK'deki karakterler gibi düşünenler olmuş, benim hayalimde ikisi de farklı, özellikle Ali'yi okurken karıştırıyorsanız benim gibi esmer ve uzun boylu birini hayal edebilirsiniz :)

İyi okumalar!

Multimedya: Hold On - Chord Overstreet

Murat

Burnuma dolan çiçek kokusuyla göz kapaklarımı yavaş yavaş araladım. Hayatımda hiç bu kadar huzurlu uyandığımı hatırlamıyordum. Gördüğüm ilk şey, Selen'in hafifçe titreyen kirpikleriydi. Yere oturup başını yatağın kenarına yaslamış ve uyuyakalmıştı. Aramızda sadece birkaç santim vardı, sıcak nefesi dudaklarıma çarpıyordu. Bir süredir nefesimi tuttuğumu fark ettiğimde kalbimin de o süre içinde atmadığına yemin edebilirdim. Hafifçe çatılmış kaşları, gül kurusu dolgun dudakları ve uzun kirpikleri hayatımda gördüğüm en güzel manzarayı bahşediyordu bana. 

Başımı yavaşça döndürüp komidindeki saate baktım ve 4 olduğunu gördüm. Selen sabah erken gelmişti, onu kapıda gördüğümde şaşkınlık ve mutluluğun verdiği duygu karmaşasıyla pek cümle kuramamıştım. Sadece iki hafta geçmişti ama iki yıldır yüzüne hasretmiş gibi hissediyordum. Bana sinirli sanmıştım, belki de öyleydi ama hasta olduğumu duyunca siniri bir süreliğine geçmiş ve soluğu yanımda almıştı. Bu düşünceyle gülümsedim ve karşımda öyle masum bir şekilde uyuyan kız çocuğuna baktım. 

Bundan sonra sık sık hasta olmalıyım belki de, diye düşündüm. Benimle ilgilenmesi, bana gülmesi, şefkatle yaklaşması hoşuma gidiyordu. Orada onu uyandırmadan saatlerce izlemek istiyordum. Nefeslerimiz birbirine karışırken, yüzlerimiz bu kadar yakınken tam "o an"da kalmak. Tam sınırda, sanki bir uçurumun kenarındaymış gibi. Buradan manzara çok güzeldi, bazen atlamak geliyordu içimden, onun da geliyordu belki ama aşağıda tam olarak ne olduğunu bilmediğimiz için korkuyorduk. Çakılıp ölebilirdik... Ya da bembeyaz bulutlar bize yastık olurdu. O kadar yüksekteydik ki beyaz bulutlar hariç pek bir şey görünmüyordu zaten. 

Gözlerimi kapatıp burnumu hafifçe burnuna sürttüm. Alnımı alnına dayadım ve istemsizce gülümsedim. Parmaklarımı yanağında gezdirirken baş parmağım tam gülünce gamzesinin oluştuğu yerde durdu. Diğer elimin işaret parmağını da diğer yanağındaki gamzenin oluştuğu yerde gezdirdim. 

Tüm gamzelerini ezbere biliyordum, bütün gülüşlerini, mimiklerini, sinirlenince kaşlarının arasında oluşan çizgileri, şaşırınca birkaç saniye donup kalan o küçük kız çocuğuna ait surat ifadesini... Gözlerimi kapatıp kokusunu içime çektim ve bu sefer uyandıracağımı bilerek saçlarında gezdirdim elimi.

Gözlerini kırpıştırdıktan sonra ağır ağır araladı göz kapaklarını, elimi saçından çekip gözlerimi kapattım. Nefesimi uyuyormuş gibi düzenli hale getirmeye çalışırken yavaşça doğruldu ve ellerini saçlarımda gezdirdi. O kadar huzurluydum ki, bu an hiç bitmesin istedim. Elini saçımdan uzaklaştırırken hafifçe nefesimi bıraktım, ayaklandı ve komidindeki tepsiyi mutfağa götürdü. O odadan çıkınca ben de doğruldum. Sırtımı duvara dayadığım yastığa yasladım ve bekledim.

"Uyanmışsın." dedi yüzünde kocaman bir gülümsemeyle içeri girerken. Ardından bir şey hatırlamış gibi hızla yanıma gelip oturdu ve elini alnıma bastırarak ateşimi kontrol etti.

Yüzünde rahatlamış bir ifadenin ardından gülümsedi ve "Düşmüş." dedi elini alnımdan indirirken.

Hipnoz olmuş gibi hareketlerini izlerken yutkundum, yüzüne gelen bir tutam saçı kulağının arkasına sıkıştırdı ve gözleri gözlerimle buluştu. 

Kelebek AnlaşmasıWhere stories live. Discover now