11- Mucize

2.1K 122 447
                                    

Merhabaa!

Çok uzun zamandır bu kadar bekletmemiştim, biliyorum. Ama emin olun içim içimi yedi bölüm atamadığım şu birkaç ayda, acısını fena hâlde çektim. 😪

Beklediğiniz için, sabrettiğiniz için, beni anlayışla karşıladığınız için, özlediğiniz ve hikayeyi bu kadar sevdiğiniz için teşekkür ederim. ❤❤

Eeeeennnnn uzun bölüm olması birazcık affettirir mi bilmiyorum ama bu bölüm her açıdan defalarca üzerine düşürüp baştan kurduğum bir bölüm oldu. Umarım sonunda en doğru hâle getirebilmişimdir.

SelMur'un yüzünüzde uzun süreli bir tebessüm oluşturabilmesi dileğiyle... İyi okumalar. :)

Multimedya'da Seval'in haaaarika kolajlarından biri var, önceki bölüme ait. ❤

Bölüm şarkısı: Sia - I'm In Here

**

Murat

Yıllardır içimde taşıdığım, onun için yaşadığım his artık kalbime ağrı vermeye başlamıştı. İlk defa, yok olsun istemiştim. Sadece bir anlığına zihnime uğramıştı bu istek, suçluluk da hissediyordum bu yüzden ancak belki de istemem gereken şey tam olarak buydu.

Yorulmuştum, sadece yorgun hissediyordum. Kalbimin atma sebebi, şimdi kalbimi durdurmak için vardı sanki orada. Ben bir ömür boyu onunla ama onsuz olmaya hazırlamıştım kendimi. En azından hep yamacında olmalıydım. Şimdi ona "git" diyebilecek duruma nasıl gelmiştim? Nasıl kendi şah damarımı pervasızca söküp atabilmiştim?

O his, kurtulmam gereken bir şey olmamalıydı. Değildi de. Ben onun acısıyla da yaşardım ancak gözleri "sevme beni" diyordu adeta. Onu sevmem sanki ona acı veriyordu. İstemiyordu ona öyle bakmamı, başka türlü bakamıyordum ki artık ben de. Oyun oynayamıyordum.

O hissin olmadığı zamanlar nasıl yaşıyordum ki ben? Önce bunu hatırlamam gerekiyordu nefes almak için. Ne zaman sevmiştim onu? Aslında adım gibi bildiğim bir hatıraydı bu. Kendime hatırlattıkça tam o ânı, imkansızlaşıyordu o his olmadan bir daha nefes alma düşüncesi.

Resmi olarak arkadaş oluşumuzun üzerinden çok geçmemişti. Karlar erimiş, onun en sevdiği mevsim olan ilkbahar gelmişti. Hava soğukken zar zor dışarı çıkan Selen, ilkbahar neşesiyle her sabah kapının önünde dikilir olmuştu.

Sanırım Selen, en yakın arkadaşım olmuştu. Herkesle anlaşıyordum ancak Selen farklıydı. Aslında onunla anlaşamadığım için farklıydı. Benim sözümü dinleyen ya da benimle aynı fikirlere sahip olan arkadaşlar belli bir zaman sonra sıkıcılaşıyordu. Selen öyle değildi. Her dediğime muhalefet olmak için gelmişti sanki bu dünyaya. Kaşlarını çatıp yumruklarını sıktığı anda günüme heyecan geliyordu. Sinirleniyordum, tartışıyordum ancak yine en çok onunla oynarken zevk alıyordum. Hem onunla konuşmak da çok güzeldi, dünyaya öyle farklı bir yerden bakıyordu ki, onun izlediği manzarayı görmek için beynimi epey zorlamam gerekiyordu.

Heyecanla okuldan çıkıp koşa koşa mahalleye geldiğimde, Selen her zamanki bekleme yerindeydi. Bütün gün orada burada oynar, tam bu saatte sadık bir arkadaş olarak beni köşedeki direğin orada beklerdi. Beni görünce gülümsedi. Gamzelerini ilk gördüğüm günü hatırladım, onunla arkadaş olmanın en güzel yanı her gün onları görebilmem olmalıydı.

Uzaktan bana el salladı, sağa sola sallanırken sarı elbisesinin etekleriyle oynuyordu. Yanına vardığımda umursamaz bir tavır takındı ve bakışlarını etrafta gezdirdi.

"Sonunda geldin." dedi derin bir iç çekerek.

İstemsizce gülümsedim. Çantamı kaldırımın kenarına bıraktım.

Kelebek AnlaşmasıWhere stories live. Discover now