Bölüm 5

5.9K 188 9
                                    

Karanlıkta ilerlerken telefonumu çantada bıraktığıma inanamıyordum. Karanlık bir yere üstelik vahşi bir köpeğin olduğu bir yere giderken telefonu yanına almamak gibi bir hatayı da ancak ben yapardım zaten. En azından flaşını kullanabilirdim. Geri dönüp alsam acaba kaybetmiş sayılır mıydım? Neyse zaten izin vereceklerini sanmıyorum. Çin işkencesi olsun diye - tolofon yosooook- diye bağırırlardı.



Karanlıkta ilerledikçe kampüsün ışıkları karınca kadar kaldı. Alt tarafı bir köpek değil mi? en fazla ısırırdı yani. Şuan köpeklerden çok aklıma seri katiller ve cinler periler geliyor. Türk filmleri sağ olsun yeterince şey öğrenmiştim bu konuda. Aklımda ki düşünceler ile kendimi meşgul ederken ilerde ağaç olduklarını düşündüğüm şeylerin arkasından sesler geldi. Ses dal kırılmasına benziyordu. Bir an için kısa bir şok geçirdim. Böyle şeyleri düşünürsen yanına gelirlermiş denildiği geldi aklıma. Bir taraftan bildiğim duaları okurken bir taraftan geri dönme fikrini düşünüyordum. Ama geri dönersem o salağın bir aylığına kölesi olacaktım. Bu düşünce ilerlememe yetti. Biraz ilerde köpek kulübesini görür gibi oldum. Eğer başka bir şey değilse. Aklımda düşünceler birbirine tur atıyordu.


Ya kulübedeki köpek değilse?


Ya ayakları ters bir şey beni bekliyor olursa?


Ya kafası ters ağzından salyalar akan bir yaratık varsa?



Yani köpeğin kendisi dışında her şeyin olma ihtimali aklımdan çıkmıyordu.


Yok yok yapacaktım ben bunu. Korkunun ecele faydası yok demişler. Ama geri dönmemin ecelime faydası olacağı kesindi. En azından köle olurdum ama canım bedenimde kalırdı. Aptal Rüzgar, arabasının önüne atladığım güne lanet olsun.



Ağaçların arkasından ses bu kez daha yakındı. Bu sefer dal kırılması değil fısıltı gibi bir sesti. Kalbim göğsümden fırlayacak gibi atmaya başladı. Nabzımın yükseldiğini hissedebiliyordum. Farkında olmadan adımlarım geri geri gitmeye başladı. Vücudum korkuya yenik düşmüştü. Korkudan düşüp ölmektense Rüzgar'ın kölesi olurdum. Hem oyunda böyle bir kural yok. Gerçekten beni kölesi yapacak değil ya. İstese de kabul etmezdim hem. Bir yandan düşünürken bir yandan koşar adım karanlıktan ve sesten uzaklaşmaya başladım. Bedenime itaat edip geri dönmeye karar verdim. Ne kadar yürüsem de ses hala yanımdaymış gibi duyuluyordu. Yürümekten vazgeçip kampüs ışığına doğru koşmaya başladım. Rüyada gibiydim ne kadar hızlı koşarsam koşayım kampüs bir türlü yakınlaşmıyordu. Ciğerim patlayacak noktaya geldiğinde çitlere ulaştım. Beni görünce eğlendikleri belli olan gruba doğru koştum ve yanlarına geldiğimde bacaklarım bedenimi terk etti ve olduğum yere yığıldım. Yanımda duran kızlardan biri sordu



"Ne oldu iyi misin?" isminin ne olduğunu hatırlayamıyordum Fatma mıydı?


Ona cevap vermek istiyordum ama şuan ağzım ciğerlerime oksijen sağlamakla meşguldü. Resmen nefessiz kalmış bir şekilde oturduğum yerde hönkürüyordum. Erkekler ve birkaç kız kahkahalar atarken bir kaç kızda ne olduğunu anlamamış bir şekilde beni izliyorlardı. Rüzgar mı? Gülmekten yarılıyordu. Bir elma olsa ve bu kadar gülse ikiye ayrılırdı. Birkaç dakika sonra az uz konuşacak duruma geldim



"Or... orda bişey var... vardı" diyebildim.


Fatma olduğunu düşündüğüm kız


"Ne ne vardı orda "



"Bil... Bilmiyorum göremedim " dedim.



Rüzgar sırıtarak öne eğildi


" Sonuç olarak topu aldın mı taş kafa?"

AŞK KÖLESİ &(Sözleşme)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin