5

48.3K 1.6K 615
                                    

"Seni izleyeceğim sadece. Hem seninle olacağım, güvendeyim." Tekrar ağzını açtığında söyleyeceklerini tekrar ağzına tıktım. "Lütfen."

Gözlerini yoldan bir anlığına ayırıp bana baktı ve adem elmasının oynamasından yutkunduğunu anladım.

"Eğer birine daha kafa atmam gerekmeyecekse gelebilirsin." Ağzımdan oldukça sesli kahkaha kaçarken ellerimi ağzıma siper ettim. Deli gibi oma sarılmak istiyordum ki bana dünyayı bağışlamamıştı. İzin vermese de oraya girmem çok zor olmazdı ama sanki izni olunca daha güvenli gibi hissediyordum. "Ama, arkadaşlarınla buluşacağını sanıyordum." Yüzüme masum bir gülümseme yerleştirdim.

"Aslında onlar çoktan kafeye gitti bile." Kıkırtısını duyduğumda ben de güldüm ve bu kadar iyi bir adamın dünyada nasıl hayatta kaldığına şaşırdım.

Yoldan gelen hafif ışık elmacık kemiklerini ve çene kemiğini iyice ortaya çıkarıyordu. Kemikli ve erkeksi bir yüz, büyük dudaklar, karakteristik saçlar, düzgün bir burun, kahverenginin en koyu tonundaki gözleri ve ilahı andıran ses. Bir insan hem bu saydıklarıma, hem de iyi bir kalbe nasıl sahip olabilirdi? Evet, onu tam olarak tanımıyordum bile, ama hiçbir çıkarı yokken beni sapığın tekinin elinden kurtarıp evinde misafir etmişti, üstelik her zaman iyiliğimi düşünüyor gibi davranıyordu. Yani, büyük ihtimalle herkese bu şekilde davranıyordu ama bu bana özel hissettiriyordu. Doğum yılımdan on yıl önce dünyaya gelmek için her şeyimi verebilirdim. Belki o zaman onu kendi sevgilim olarak bile düşünebilirdim. Ama şimdi bana ufaklık diyordu ve ben gerçekten ufaklıktım. Aramızdaki on iki yaş böyle şeyler düşünmem için büyük bir engeldi. Evli bile olabilirdi! Ya da belki kendi doğum yılımdan on yıl sonra doğsaydım onun kızı olarak dünyaya gelebilirdim. Tamamen farklı ve mutlu bir hayatım olsaydı. Eğer o babam ya da sevgilim olsaydı mutluluk ve güvenlik hissini her zaman bilirdim. Ama öyle bir yaştaydı ki, böyle ikisi de olamazdı.

"O suratındaki ifade de ne?" Sesini duyduğumda kendime gelerek suratımda olduğunu fark ettiğim gülümsemeyi hızlıca sildim ve yanaklarıma hücum eden kanı gizlemek için başımı eğdim. Geldiğimizi bile fark etmemiştim ve bu yakalanmm gerçekten büyük bir rezillikti. "Eğer burada kalacaksan kalabilirsin ama benim içeri geçmem gerekiyor." Sesini duyduğumda ona bakmadan başımla onayladım ve ona sırtımı dönerek arabanın kapısını açtım. Kendimi hızlıca dışarı attığımda Ekim de çıkmış beni bekliyordu. Başımı tekrar eğerek tıpış tıpış yanına gittim ve birlikte kafenin içine girdik. Kapının önündeki güvenlik sanırım Ekim'le birlikte olduğum için kimlik sormamıştı. İçeri girdiğimiz anda, bardan pek farkı olmayarak içki kokusu burnuma doldu ve refleks olarak yüzümü buruşturdum.

Ekim'in elini omzumda hissettiğimde midemde oluşan baskıyı umursamayarak ilerlemeye devam ettim ve sahnenin hemen önüne, seyrek insan topluluğunun arasına geldiğimizde omzuma baskı uygulayarak beni durdurdu. Ona bakmamak için kendimi zorlasam da boğazını temizlediğinde zorunda olduğumu hissederek kafamı kaldırdım.

"Buradan ayrılma, sakın. İçki içemeyeceğini söylememe gerek yoktur diye düşünüyorum. Şarkı bittiğinde seni alacağım ve eve bırakacağım." Gülümsediğinde otomatik olarak ben de gülümsedim ve o omzumdan kolunu çekip uzaklaştı. Gülümsediğinde hemen benim de gülümsemem, onun büyülü biri olduğunu kanıtlıyordu.

"Bana adamı beğenmediğini söyledin ve onunla birlikte mi geldin?" Arkamda duyduğum Cemre'nin sesiyle irkilerek ona döndüm. Şaşkınlıkla bana bakıyordu, ben ise sadece gülümsedim.

"Karşılaştık ve birlikte geldik." Cemre inanmıyormuş gibi kaşlarını kaldırdı ve omzundaki Sarp'ın elini tuttu. Sarp'ın yanında olduğunu bile yeni fark ediyordum.

"Gel de bir şeyler içelim." Hızla başımı iki yana salladım.

"İçemem ve buradan ayrılamam." Babam izin vermiyor. Bu düşünceyle tekrar midemde hareketlenen şeyleri umursamadım ve Cemre'ye gülümsedim. Sadece omuz silkip sevgilisiyle birlikte arka taraflara ilerlemeye başladı. Sahneden gelen ayak sesleriyle hemen önüme döndüm ve Ekim'in yüzünde kocaman bir gülümsemeyle sahneye çıkışını izledim. Gözleri etrafı taradıktan sonra beni bulduğumda göz kırpıp tekrar diğerlerine odaklandı. Ogöz kırpış yüzünden birkaç yüzün bana döndüğünü hissedebiliyordum ama gözlerimi Ekim'den ayırmamayı tercih ettim.

"Merhaba, millet. Haydi bu gece öldürelim!" Enstürmanlarla karışık alkışlar arka planda başlarken, Ekim de şarkısına başladı; Let's Kill Tonight.

Gözlerimi Ekim'e dikip şarkıyı söylerken kendinden geçişini ve ritimle dans edişini izlemeye koyuldum. Bunca hareket etmesine rağmen hiç detone olmuyordu ve içerideki herkesin Ekim'e ağzının suyu akarak bakmasını sağlıyordu.

"Let's kill tonight!
(Hadi bu gece öldürelim!)
Kill tonight!
(Bu gece öldürelim!)
Show them all you're not the ordinary type
(Sıradan bir tip olmadığını onların hepsine göster)"

Ekim'in bir boşlukta hızlıca üzerindeki siyah tişörtten kurtulması, benimle birlikte kimsenin beklemediği bir şeydi ve şarkıya eşlik edenler bile bir saniye kalıp yutkundu. O hiç durmadan şarkısına aynı hızda devam ederken ben hafifçe açılmış ağzımla, gözlerimi vücudundan çekmeye çalşıyordum. Anlaşılan kolunda gördüğüm renkli dövmeleri omzuna kadar uzanıyordu. Evet, ilk defa gövdesi çıplak bir erkek görmüyordum ama onda olan bir şeyler beni nefessiz bırakıyordu. Kendimi aptalca bir ergenlik hayaline kaptırmadan buna bir son vermeliydim. Yutkunarak sonunda bakışlarımı kafasına çevirdiğimde, göz göze gelmemiz beklediğim bir şey değildi. Şarkı söylerken her tarafa bakıyordu, genelde gözlerini kapatıyordu bu yüzden vücuduna bakarken beni yakalamasını beklememiştim. Daha fazla bakamayarak gözlerimi kaçırdım ve grup arkadaşlarına baktım.

"Teşekkürler!" Bunu söyleyip kıkırdadığında nihayet ona döndüm. Milletin 'bir daha' tezahüratlarını önemsemeden el salladı ve sahneden inip arka tarafa doğru ilerlerdi. Şimdi durup onun gelmesini beklemem gerekiyordu ve ben utançtan ölmek üzereydim.

"Ekim'in nesi oluyorsun, kardeşi falan mı?" Sağımda duyduğum sesle oraya döndüm ve uzun, çok uzun, siyah saçlarıyla bana bakan kızla karşılaştım.

"Kardeşi değilim." Söylediğimle kız tek kaşını kaldırırken ben umursamadan önüme döndüm.

"Kimsin o zaman?" Sinirle onu ilgilendirmediğini söylemek için sağıma döndüğümde omzumda hissettiğim büyük el beni durdurdu.

"Arkadaşım." Ekim'in sesi beni rahatlatıcı etki gösterirken utanmam gerektiğini bile unutarak bu kez dik dik Ekim'e bakan kıza baktım.

"Bebek bakıcılığı mı yapıyorsun?" Kızın söylediğiyle bir adım gerileyerek Ekim'in omzunun altına girdim. Bunu niye yaptığım hakkında hiçbir fikrim olmamasına karşın, yapmıştım işte.

"Görüşürüz." Ekim ona cevap vermeden benimle birlikte yürümeye başladığında ona bakmamak için başımı eğdim ve yere bakarak devam ettim.

Arabaya bindiğimizde ona bir şeyler söyleyip kendimi aklamam gerektiğini biliyordum. O arabayı çalıştırıp yola odaklanmışken zihnim spn hızda çalışıp beni kurtaracak bir şeyler arıyordu. Beni yanlış anlamasını istemiyordum, her ne kadar vücudunu incelemiş olsam da.

"Yalnızca dövmelerine bakıyordum." Yola bakan ciddi yüzünde hafif bir tebessüm belirir gibi oldu.

"Aslına bakarsan kasıklarımda dövme olmadığına eminim."

Underage | Daddy IssuesWhere stories live. Discover now