34

21K 901 330
                                    

***"Ben de seni seviyorum, ufaklık

Hoppla! Dieses Bild entspricht nicht unseren inhaltlichen Richtlinien. Um mit dem Veröffentlichen fortfahren zu können, entferne es bitte oder lade ein anderes Bild hoch.

***
"Ben de seni seviyorum, ufaklık." İlk zamanlardaki gibi seslendiğinde gözerimi devirdim, o da saçlarımı karıştırdı. Ve kapının açılma sesini sonunda duyduğumuzda içime tekrar serpilen korkuyla ayağa kalktım. "Umarım annen de sever."

Telaşla dudaklarımı Ekim'in dudaklarına bastırdım. Sanki son kez öpüyormuşum gibi istekle ve biraz da aceleyle öperken, annem odaya girerse ne olacağını düşünmek yerine sadece Ekim'i düşündüm. Her şeyden önemli olanı.

Ve ikimiz de aynı anda geri çekildik. Birbirimizin gözlerinin içine bakarken hatırladığım son şeyin bu olması için içimden dua etmeye başlamıştım bile. Ekim dünya üzerindeki en mükemmel şeydi ve ben onu kaybetmemek için her şeyi feda etmeye hazır hissediyordum kendimi.

Aynı anda ilah gibi görünüyordu, mükemmel bir sesi vardı ve tamamen melek gibiydi.

"Haydi yapalım." Yavaşça gülümsediğinde gülümsedim ve birlikte kapıyı açtık. Annem koridordaydı, ve karşısında Ekim'i görünce şaşırmak yerine direkt olarak savunma ifadesini takınmıştı

"Evimde-"

"Konuşmak için geldim." Ekim benim önüme geçip oldukça sakin ama sert çıkan sesiyle konuştuğunda annem gözlerindeki alaycı bakışla Ekim'i izliyordu.

"Evimden gitmezsen polisi çağırırım. Bu sefer kurtulamazsın."

"Güneş'in benimle kalmasını istiyorum. Bunun karşılığında size ne isterseniz veririm." Ekim'in söyledikleriyle annem histerik bir kahkaha patlattı ve bana baktı.

Başım gerçekten çok büyük bir beladaydı.

Ne bekliyordum ki? İzin vereceğini ve sonsuza kadar mutlu yaşayacağımızı falan mı?

"Evimden defol. Hemen." Bize yaklaşıp Ekim'i kolundan yakaladığında büyük ihtimalle, beni evden attığı zamanlardaki gibi sürükleyerek kapı dışarı edebileceğini sanmıştı ama Ekim yerinden bir milim bile kımıldamadan kolunu annemin elinden kurtardı.

"Güneş'i rahat bırakmak için ne istiyorsun?"

"Güneş benim kızım!" Annem bağırdığında bir adım gerileyerek iyice odamın içine girdim. "Ne isteyeceğim, para mı? Ev? Araba? Ne istememi bekliyorsun?" Ekim'in arkasından gördüğüm kadarıyla ellerini saçlarına geçirmişti.

Bir sinir krizi geliyordu. Ben gerçekten bitmiştim.

"Otuz yaşındasın! Bu kız daha on yedi yaşında!"

İşte başlıyorduk. Şimdi de beni seven korumaya çalışan anne karakterine dönüşmüştü. İşin kötü tarafı, rol yapmıyordu. Gerçekten karakter geçişi gibi bir şeydi.

"Ne yapmamı bekliyorsun öylece kızımı sana mı vereyim? Bir bar işletiyorsun, uyuşturucu sat-"

"Yeter!" Ekim, annemin sözünü tamamlamasına izin vermeden bağırdığında herkes annemin sözünün devamını biliyordu. Ama Ekim'in üniversite yıllarında yaptığı bir şeyi annemin nereden bildiğini bilmiyordum. Çünkü aralarında on sekiz yaş vardı ve annem üniverdite mezunu bile değildi.

Yine de, bunu düşünmek için uygun koşullar yoktu.

"Onu eve hapsedemezsin, şiddet uygulayamazsın. Yaptığın her şey suç!" Ekim de sesini yükselttiğinde annem iyice Ekim'e yaklaştı.

"Ne yapabilirsin? Polise mi vereceksin? Kızımı tekinsiz bir adamdan koruyorum diye ne kadar ceza alırım?" Annemin söyledikleriyle arkasından Ekim'e yaklaşıp elimi yavaşça omzuna koydum ama arkasında kalmaya devam ettim. Aniden ona dokunma ihtiyacı hissetmiştim. "Eğer bir şey yaptıysanız..." Durup bir Ekim'e, bir de Ekim'in arkasındaki bana baktı. "Defol git evimden. Bir daha asla gelme." Tam olarak gözlerimin içine bakarak konuştuğunda yutkundum. Bir şey yapmaktan kastı... Ah.

Ekim, omzundaki elimi tutup hızlı bir şekilde kapıya doğru ilerlerken ben, hâlâ ne olduğunu algılamaya çalışıyordum.
💫💫💫

Ekim, gerilmiş çenesi ve sıkılmış yumruğuyla sürücü koltuğunda oturup önüne bakarken ben, her şeyin sorumlusu gibi bir kenara sinmiş onun bir şey demesini bekliyordum.

Beni daha önceden de getirdiği ormanlık alana getirmişti. Hani benim yaşlarımdayken sakinleşmek için gittiği yer.

Bir şey söyleyecekmiş gibi nefes alıp bana döndüğünde göz göze gelmemizle hiddetle açtığı ağzını kapattı ve sık sık nefes almaya devam etmeye başladı.

"Ben..." Elini saçlarının arasından geçirirken gözlerini kapattı ve dudaklarını yaladı.

Ve dikkatim dağıldı.

Gerçekten, daha demin bir aile trajedisi yaşamıştım ve şimdi Ekim dudaklarını yaladı diye -bunu gözleri kapalıyken yapmıştı- dikkatim dağılıyordu.

Başıma gelen her şeyi hakediyordum.

"Özür dilerim. Yani, şu an annen birlikte olduğumuzu falan-"

"Sorun bu değil." Tek kaşını kaldırdığında iç geçirdim.

"Birlikte olmuş olsaydık bu neyi değiştirirdi ki?" Sorduğum soruyla kaşlarını çattı ve tekrar dudaklarını yaladı. "Bunu sen ve benden başka kim bilebilirdi?" Yüzümün önüne gelen saçlarımı kulağımon arkasına sıkıştırıp devam ettim. "Buradaki tek sorun ilişkimizin normal olmayışı. Yani... Sen beni evden almaya gelmiyorsun ve birlikte sıradan sevgili şeyleri yapmıyoruz. Annemle tanışmaya gelmiyorsun ve..." Derin bir nefes aldım. "Sadece, onu sevmiyorum ama hayatımdan bu şekilde çıkmasını istemiyorum." Ekim'in bakışları şefkatle yumuşarken elini yanağıma koyup yaklaştı ve alnıma ufak bir buse kondurup geri çekildi.

"Ne yapmak istiyorsun?"

"Ne yapabilirim?" Sorduğum soruyla iyice yaklaştı ve beni de kendine çekip başımı omzuna yaslamamı sağladı.

Hayatım boyunca Ekim'le yaşamaya hazırdım. Hayatım boyunca sadece onu sevmeye hazırdım. Sadece arkamda bana kinli birini bırakmak istemiyordum. Her şey kusursuz olsun istiyordum ki bu oldukça imkansızdı.

"Doğum gününden sonra tekrar yanına gidelim. Olur mu?" Sorduğu soruyla başımı omzundan kaldırdım ve yakından yüzüne bakmaya devam ettim.

Gerçekten, tamamen kusursuzdu. Gözleri, kaşları, hatta sağ kaşındaki yara bile onu tamamen kusursuz yapıyordu. Ama her şeyden önemlisi, her zaman birilerine yardım ediyor ve her zaman yanımda duruyordu. Hep kolluyordu. Annemin yapmadığı gibi. Ya da kimsenin yapmadığı gibi.

Bu yüzden sorusuna cevap vermek yerine yanağına kocaman bir öpücük kondurup kollarımı boynuna doladım ve koltuğumdan kendimi kaldırıp yan bir şekilde onun kucağına yerleştim. Az önceye kadar şefkat dolu gözlerle bana bakan Ekim, muzip gülüşünü yüzüne yapıştırdı.

"Bu sanırım olur demek?"

"Hmm." Mırıldanıp tekrar yanağını öpmek için hareketlendiğimde benden önce davranıp yanağını çevirdi ve dudaklarımızı buluşturdu. Karşılık verdiğimde bir elini belime koyup diğer eliyle sağ bacağımı diğer tarafa atmama yardımcı oldu. Böylece gövdelerimiz tamamen birbirine dönük oldu.

"Seni seviyorum," Geri çekilip konuştuktan sonra tekrar kısa bir öpücük bıraktı. "Ufaklık." Geri çekilip Gerçekten mi? sorusunu sorar gibi baktığımda insanın kalbini tekleten türden olan kıkırtısını duydum. Gözleri kısılırken düşünebildiğim tek şey onu her ne olursa olsun çok sevdiğimde ve onu asla arkamda bırakamayacağımdı.

"Seni çok seviyorum." Boynundaki ellerimi daha da sıkılaştırıp gövdelerimizin birbirine değmesini sağladığımda Ekim her zaman yaptığının aksine "tehlikeli yakınlığımızı" bozmadı ve belime sıkıca sarılarak karşılık verdi. "Sence annem, ben reşit olana kadar bizi rahat bırakacak mı?" Burunlarımız birbirine değerken hiç de konuşulacak bir konu değildi ama ister istemez merak ediyordum.

"Bırakmazsa seni kaçırırım."

Underage | Daddy IssuesWo Geschichten leben. Entdecke jetzt