18

30.4K 1.1K 352
                                    

Selam selam selam, medyaya TheHebe 'nin hikayemiz için yaptığı kapak fotoğrafını koydum. Buradan da çok teşekkür ederim, gerçekten. Haaaarika olmuş.
Sizi seviyorum!
***

Okuldan çıkmam için hâlâ bir ders daha vardı ve ben Ekim her aklıma geldiğinde titreyen bacaklarımla baş etmekte güçlük çekiyordum. Biz sevgiliydik. Biz bir çifttik. Aramızda on üç yaşa ve benim reşit olmayışıma rağmen biz birbirimize aittik.

Ve Ekim, benim için çirkin şansı denen şeyin ayaklı kanıtıydı. İçimi titreten sesi, biraz özendiğim dudakları, sıcacık gözleri, kemikli yüzü ve büyük, düzgün elleriyle bana dokunması. Beni öldürecek kadar güzeldi her şey.

Tabii bunlar işin yüzeysel kısmıydı. Ekim'e her şeyden önce saygı duyuyordum ama şu sıralar aklımda sadece güzel dudakları, güzel elleri ve ellerinin bana değmesi vardı.

"Neden gözlerin kapalıyken gülümsüyorsun?" Cemre'nin sesini duyduğumda hızlıca gözlerimi açtım. Zil çoktan çalmıştı ve benim tipim kim bilir nasıl görünüyordu. Utançla çenemdeki elimi indirdim.

"Dalmışım sadece." Cemre sinsice gülümseyerek yanıma oturdu.

"Ekim'i düşünüyordun." Dedi kahkaha atmadan bir saniye önce. "Eh, haklı sayılırsın."  Şiddetli bir şekildiğinde fısıldadığında hızlıca başımı iki yana salladım.

"Ekim'in sadece vücudunu sevmiyorum, biliyorsun değil mi?" Omuz silkti.

"Ama artık sevgili olduğunuz için," nefesini verip kulağıma yaklaştı. "Temaslarınız birden arttı ve sen vücudundan başka bir şey düşünemiyorsun." Kaşlarımı çatıp Cemre'ye anlamsızca baktım.

Kesinlike yanılıyordu. Yani, düşündüğüm tek şey bana dokunması ya da güzel vücudu ya da dün, hayatımda ilk kez hissettiğim karıncalar değildi.

Bu kesinlikle böyle olmamalıydı.

"Güneş," Cemre bir kahkaha daha attığında yanaklarımın düşüncelerimden dolayı ısınmaya başladığını hissediyordum. "Sadece dalga geçiyordum." Cemre'ye baktığımda kaşlarını kaldırmış, tepkimi bekliyordu.

Ama ona tepki vermeden önce, kendime vermem gerekiyordu.
***

Söylediği gibi çıkışta gelmişti ve beni Ekim'in küçükken geldiği o kırsal yere getirmişti. İnsanların burayı mangal falan yapmak için kullanmıyor olması gerçekten şaşırtıcıydı, benim bile kozalak toplayıp işe koyulasım geliyordu.

"Neden ağzının suyu akıyor?" Ekim'in sesini duyduğumda aralık olan ağzımı kapatıp utançla ona döndüm. "Beni düşünüyordun sanırım ama yanındaydım." Arkama geçip ellerini belime doladığında başımı sağa doğru yatırdım. O da çenesini sol omzuma koydu.

Her an aklımda Cemre'nin şakasıyla kafama dank eden şeyler dolaşıyordu. Sanırım dünden beri aklımda olan tek şey Ekim'in dokunuşlarıydı. Ve bu hiç, hiç iyi değildi.

Ekim'in bunlardan haberi olsa reşit olmadığım için böyle şeyler düşünmeye yetkim olmadığını falan bile söyleyebilirdi. Belki de söylemezdi.

"Seni seviyorum." Boğukça söylediği şeyle gülümsedim. Yaklaşıp göğüsünü sırtımda hissetmemi sağladı, ama sanırım beni rahatsız etmemek için mesafesini ayarlıyordu.

"Seni seviyorum." Arkamdan elimi kavrayıp dudağına götürdüğünde istemsizce iç çektim. Dudaklarının vücudumda herhangi bir yere değiyor olması bile içimi titretiyordu. Ve bunun için kimse beni suçlayamazdı, onun elleri bile beni titretiyordu.

Underage | Daddy IssuesWhere stories live. Discover now