13.Bölüm

24.5K 1.1K 58
                                    

Aslında bölümü bu kadar çabuk yayımlamayı planlamıyordum ama dayanamadım. Sınavı falan unutup oturdum yazdım. Ama kontrol edecek vaktim yok maalesef. 

Neyse çok konuşmuyorum, umarım beğenirsiniiiiz!

Tam bir işkence olan alışveriş maceramız sonunda bitmişti ve evlerimize dağılmıştık. Zor da olsa Bartu’nun gelmemesini sağlamıştım. Hala gözlerine bakamazken bunu yapmak kolay olmamıştı. Yaşanan birkaç dakikalık olay beni nasıl bu kadar etkilemişti bilmiyordum. Bildiğim tek şey, Bartu’yla aramızın en baştaki gibi olmayacağıydı. Ve sana bıraktım demişti, değil mi? Keşke neyi bana bıraktığını çözebilseydim.

Ertesi sabah uyandığımda başımda dikilen iri yarı adamlar anında huzurumu kaçırmıştı. Bir gün bunlardan birini vuracaktım ama bakalım ne zaman olacaktı?

Yatağımda doğrulup esneyerek sordum. “Bu sefer neden buradasınız?”

“ Çetin Bey size bir hediye yolladı. Teşekkür için olduğunu söyledi. Gürhan Bey de yarın küçük oğluna bakmanızı istiyor. Sabah çok erken çıkacakmış ancak sizin normal bir saatte gidebileceğinizi söyledi. Eşi evde değilmiş. Ve Serkan Bey, bir ara ona uğramanızı istedi yarın.”

Demek bugün bir işim yoktu. Sevincimi belli etmeden teşekkür kelimeleri mırıldandım ve adamların gidişini izledim. Yatağa çıkıp zıplamamak için kendimi zor tutuyordum. Yüzümde gülümsememle üstümden yorganı atıp ayağa kalktım. Kollarımı esneterek masaya ilerledim ve hediye kutusunu açtım.

İçinde parçaları doğru şekilde birleştirildiğinde güzel bir tüfek vardı. Daha güzel bir sabah olabilir miydi? Hemen tüfeğimi incelemeye başlamıştım ki çalan kapı zilim bütün neşemi kaçırdı. Benim güzel sabahım da buraya kadardı işte.

Silahımı alıp kapıya ilerledim. Parmak ucuma yükselip delikten baktım. Göz devirip oflayarak silahımı bıraktım ve Bartu’ya kapıyı açtım.

“Günaydın.” dedi gülümseyerek.

Somurtan yüzümde bir değişim yapmadan “Günaydın.” dedim.

Bir adım geri gidip gözlerini üzerime gezdirdi. Kaşlarımı çatıp uyurken ne giydiğime baktım. Her zamanki askılı ve şort takımlarımdan biriydi.

Dudaklarını büzüştürdü. “Şu jartiyeri evde de mi giysen?”

Yüzümü buruşturdum. “Sen benimle rahat konuşmaya pek alıştın.”

“Ne var yakışmıştı.” dedi gülerek ve yanımdan geçip içeri girdi.

Gülen yüzünü taklit ederek peşinden gittim. “Acaba bu sefer günümü mahvetme planınız nedir Sayın Başer?”

Gülerek bana döndü. “Gününün benimle daha güzel olduğunu sanıyordum.”

“Asla.” diye mırıldandım. O ise duymamış gibi elinde getirdiği poşettekileri tezgaha diziyordu.

“Yarınki konsere bilet aldım, sakın başka plan yapma.”

Gülen sesine sinsice gülümsedim. Olmamasına rağmen “Yarın arkadaşlarımla planım var.” dedim. “Konsere tek başına gitsen iyi olur.”

Malzemelerle işini bitirip bana döndü. “Hangi arkadaşlar ve ne planı?” dedi.

Sinsi gülümsememi silmeden “Tanımadığın arkadaşlar ve bana özel bir plan.” dedim.

Yüzü gevşedi. “Yani bir planın yok. Harika, gidiyoruz.”

Lanet olsun.

“Senden nefret ediyorum.” diye mırıldandım.

KURŞUNWhere stories live. Discover now