24.Bölüm

18.5K 1K 15
                                    

Bartu’nun başına dayanan silahı gördüğüm an dünya durmuştu.

“Ona bir şey yapma.”

Sesimi ben bile tanıyamazken Erdem ve Bartu’nun gözleri benimle buluşmuştu. “Onu bırak, lütfen.”

“Ne o meleğim? Hayatına benden daha değerli olabilecek biri mi girdi?”

Bunu sorarken Bartu’yu hırpalarcasına yakasından çekmişti. Lanet olsun her şeyi daha kötü yapıyordum.

“Ee? Burada böyle duracak mıyız? Ateş etmeyi planlamıyor musun?” dedi Bartu birden alayla. Ne?! Ne yapmaya çalışıyordu bu geri zekalı? Kendini öldürtecek miydi?

“Ah, hemen. Ama önce meleğimden onay almalıyım.” dedi Erdem dalga geçercesine. Sonra da bana baktı. “Onu vurayım mı meleğim?”

“Hayır!” dedim hemen. Bartu’yla gözlerimiz buluştuğunda bana onaylamaz bakışlar atıyordu. Hayatını kurtarıyorum aptal! Ne onaylamaz bakışı?!

“Hey, neden nişancılıkla ilgili bir yarış yapmıyoruz? Kazanan kaybedeni öldürür? Ne dersin Erdem?”

Bartu’nun sözleriyle donup kalmıştım. Ne diyordu bu? Kafayı mı yemişti?

Erdem düşünür gibi duraksadı birkaç saniye. Neyi düşünüyorsa! Ah! Bu ikisi kesinlikle beni öldürecekti.

“Veya şu vazoya ateş edip bize bir gösteri yapabilirsin.” diye önerdi Bartu. “Hem belki bazılarımıza bir işaret, bir uyarı olur.”

“Sen kimin tarafındasın?” diye şüpheli bir tavırla sordu Erdem. Bartu‘ysa bir şeyleri anlamamı istercesine suratıma bakıyordu. Bir saniye… İşaret mi demişti o? Tabii ya! Salak Bartu, silah sesi diye işaret mi belirlenir?

Başımı onaylamaz bir halde iki yana sallama isteğimi zor da olsa bastırdım. Sonunda anlıyordum. Olaya dahil oldum.

“Şu atış kapışması olayı hoşuma giderdi.” diye mırıldandım Erdem’e bakarak. Birden gözleri ışıldadı.

“İster misin meleğim? Yapalım mı bunu?”

Başımı olumlu anlamda salladım ifadesiz bir suratla. Erdem bir anda Bartu’yu yakasından tutup önüme doğru fırlattı ve belinden bir silah daha çıkardı. Sonra ikisini de havaya kaldırıp nişan aldı duvara.

“Şu çerçeveyi tam ortasından vuracağım.” dedi. “Eğer o çirkin adam da diğer çerçeveyi vurabilirse başka bir hedef belirleyeceğiz.”

Çirkin adam mı, diye geçirdim içimden. Sevdiği kadının sevgilisine ettiği hakaret çirkin adam mıydı? İçimden gülmek gelse de kendimi tutmuştum. Ama sonra hatırladım. Erdem görünüşüne çok düşkündü eskiden beri. Sürekli bakım yapan ve hafta aşırı kuaföre giden bir adamın elbette en büyük hakareti ‘çirkin adam’ olacaktı.

Erdem çerçeveye ateş ettiği sırada bakışlarımız Bartu’yla buluştu. Sevinmiş görünüyordu. Neden seviniyordu ki? Henüz kurtulamamıştık.

“Seni buldum ya.” diye fısıldadı. “Tek isteğim buradan sağ salim çıkman.”

İstemsizce gülümsediğim sırada ikinci bir silah sesi kulaklarımda çınladı.

“Ona değil, bana bakacaksın! Benimle konuşacaksın meleğim!” diye bağıran Erdem’in sesine Bartu’nun bağırışı karıştı. Beynim algılayamazken gözlerim etrafı taradı. Erdem silahını Bartu’ya doğrultmuştu. Hemen gözlerimi Bartu’nun vücudunda gezdirdim.

Bacağında kan vardı. Lanet olsun! Bağırışım kulakları çınlatırken ayaklanıp Erdem’in üstüne yürüdüm.

“Sen ne yaptığını sanıyorsun?! O lanet minik beynin algılayamıyor mu artık! Seni öldüreceğim!”

KURŞUNWhere stories live. Discover now