Özel Bölüm 2

10.7K 427 26
                                    

Ancak tamamlayabildim, o yüzden bu zamana kaldı maalesef. Birkaç açıklama yapacağımı söylemiştim ama bunu da bir sonraki ve son olacak olan özel bölüme bırakıyorum. Onu da geciktirmemeye çalışacağım.

Bu arada hala birilerinin buralarda olduğunu bilmek beni çok mutlu etti. Hepinize çok teşekkür ederiim.

Umarım beğenirsiniiz!

Söylediğim apartmana ilerlerken aklımdaki tek düşünce veda edişimdi. Bunları bırakıyordum. Her şeyi. Gerçekçi gelmiyordu hala, yapabileceğime inanamıyordum. Ama yapacaktım. Deneyecektim, Bartu için.

Apartmana geldiğimde peşimden iki araba daha durmuştu ve adamı yaka paça apartmana sokmuşlardı. Dairelerden birine geçtiğimizde de adamı boş salonun ortasına fırlattılar. Bir an üzerimde bıçaklarımın yokluğunu fazlasıyla hisseder olmuştum. Hayatımın değiştiğine alışmaya çalıştığımdan onları taşımıyordum artık yanımda.

“Bana bıçak bulun.” dedim adını bilmediğim adamlara. Bu sırada dairenin kapısı hızla açıldı ve nefes nefese zayıf bir adam gidi içeri.

“Bensiz başlamadın, değil mi?”

Gülümsememi engelleyememiştim. “Hayır tabii ki Mert. Sensiz olur mu?”

Mert bana gülümsedikten sonra hemen ciddiyetini takınmış ve bilgisayarını çıkartıp kurmuştu. Olayı gelirken öğrendiğinden bahsetti. Çaktırmadan bir iki tahmini olduğunu da söylemişti ama bunu sorgulayacağımız adamın bilmesine gerek yoktu elbette.

Bıçaklarım geldiğinde, artık başlayabilirdik. Ki kapı tekrar açılmıştı. Bu sefer gelenler Bartu ve Olcay’dı. Onları görmemiş gibi yaparak adama yaklaştım ve önce yakasından tutup sarstım.

“Beni uğraştır lütfen.” dedim tehditkar bakışlarımı gözlerine dikip. “Son işim olabilirsin ve ben bunu hatırlamak istiyorum.”

Adam titrerken konuşamamıştı bile. Çabuk çözüleceğe benziyordu bu da, dur bakalım. 

Adamların bana getirdiği bıçakları aldım ve hala titreyen adama yaklaştım. “Size bir soru sordum.” dedim. “Cevaplayacak mısın?”

Sorgulayan bakışlarıma cevap vermek yerine titremeye devam ediyordu. Madem bu kadar korkuyordu, neden konuşmuyordu? Sinirleniyordum.

Adam hala yerdeyken doğruldum ve aramızda bir adımlık mesafe bırakıp bıçaklardan birini ona fırlattım. Bacağına gelen bıçakla bir acı nidası adamın dudaklarından dökülürken tekrar sordum. “Sizi kim gönderdi? Hemen cevaplaman senin adına iyi olur tabii.”

Bir bıçağı da diğer bacağına fırlattığımda adam kesik kesik nefesler alıyordu. “Faruk Cihan.”

Bu kadar mıydı yani? Hayal kırıklığına uğramadım desem yalan olurdu. Mert’e baktım. Başını tamam der gibi salladı. İsim yeterliydi demek ki.

“Bunu başta yapıp sorumu cevaplasaydınız, kimse zarar görmezdi.” diye mırıldanarak elimde kalan bıçakları bıraktım ve silahı yeniden alıp adama çevirdim. Belli ki söyleyecek bir şeyi vardı ama dinlemeyecektim. Onu, en değerli varlığıma ateş açarken düşünecekti.

Birkaç ek sıktım adamın üzerine ve Mert’e döndüm. “Bana ismin tanıdık gelmesi normal mi?”

Başını salladı yine. “Adam yeraltından ve baya adı duyulmuş biri. Muhtemelen bu haberlerin gerçek olup olmadığına bahis oynanan mekanların birinin de sahibi ve seni oraya çıkartıp kanıt sunacaktı. Bu bahislerde nasıl paralar döndüğünü biliyorsun.”

KURŞUNOnde histórias criam vida. Descubra agora