HİS 3 BÖLÜM~ 10

3.4K 441 290
                                    

Kuşku avuçlarıma kara bir mum bırakırken, üzerime yıkılan töhmet o mumu ağır ağır eritiyordu. Avucum acıyordu.

Biri kaburgamdaki kabuk bağlayan yarayı eşeliyordu. Sebepsizce beni iblisin kollarına itmeye çalışıyordu.

Gökyüzü tüm haşmetiyle feryat etti. Bağrından saldığı gözyaşlarını üzerimize bırakırken, cama vuran damlaların ahengini izledim. Bir damla tüm kuvvetiyle cama sarılıyordu, sonra bunu hiç yapmamış gibi hüzünle kayıp gidiyordu. Ancak tamamen kaybolmadan önce, aynı heyecanla yerini bir başkasına alıyordu. Nitekim buluşamasalarda, aynı akıbeti paylaşıyorlardı.

Parmaklarımı dakikalar sonra camdan ayırdım. Bugün de geç gelecekti ve bugün de benimle konuşmayacaktı. Üç gündür yanyana olabildiğimiz tek yer yatağımızdı. Onunla konuşamasamda, dokunabildiğim, sarılabildiğim tek yer olan yatağımız. Sarılışıma karşılık alıyordum, beni limanım olan göğsünden mahrum bırakmıyordu. Lakin dudakları, benden gerçekleri duyana dek mühürlenmiş gibiydi.

Daha ne kadar dayanabilirdim? Onun beni seven sesinden ne kadar daha ayrı kalabilirdim ki?

Başımı ellerimin arasına alıp oturduğum mutfak masasında düşündüm. Köşeye sıkışmıştım. Birinin uzatacağı yardım eline ihtiyacım vardı ve o kişi Derin'den başkası değildi. Bir kağıda durumun ehemmiyetini belirten kısa bir yazı yazdıktan sonra kapıdaki adama verdim ve bir an önce Derin'e ulaştırmasını istedim. Bir an önce!

Ancak ne o gün, ne de ertesi gün Derin gelmedi.

Alacakaranlık zifiri karanlığa evrilmek üzereyken, Derin'e ulaştırılmak üzere adama bir kağıt daha verdim.

Ertesi gün de kapıyı çalan olmadı.

Ateş'i geç vakitlerde kapıda karşıladığımda, yorgun gözleriyle gözlerime bakıyor, benden zaman aşımına uğrayan hakikatı bekliyordu. O anlarda bakışlarımı ondan kaçırıyordum ve bunun karşılığı olarak yanımdan öfkeyle geçip gidiyordu. Beni öpmüyordu, yaptığım yemeklerden yemiyordu. Eğer geldiğinde yataktaysam bana sarılarak uykuya dalıyordu, ancak bu akşamki gibi onu kapıda karşılamışsam yokmuşum gibi davranıyordu 

Alya sessizdi. En azından bu aralar bana karşı öyleydi. Arada dışarı çıkmak istiyor, kapıdaki adamlar izin vermeyince onlarla kavga ettikten sonra odasına geri dönüyordu. Huzursuzdu ve bunu anlamam için onunla iletişim halinde olmamıza gerek yoktu.

Özenle hazırladığım dokunulmamış masaya hayal kırıklığıyla baktım. Mutluluğuma koca, karanlık bir gölge düşmüştü. Sanrılarım acı birer gerçeğe dönüşüyordu ve benim elimden olanları izlemek dışında bir şey gelmiyordu.

Ah, hayır, gelmeliydi. Gelmek zorundaydı.

Ayağa kalktım. Önce odaya, Ateş'in yanına gitmeye niyetlendim. Ancak bundan önce yapmam gereken bir şey vardı. Sabırsız adımlarla kapıya yöneldim, kulpu indirdiğim anda iki adam da karşımdaydı. Çağrı kağıtlarını teslim ettiğim adama bakarak olanca ciddiyetimle sordum.

"Sizi de rahatsız ediyorum ama… Derin'i bulamadınız mı? Neden hala gelmedi?"

Adam ellerini önünde birleştirdi. Başı ellerine eğikti. "Efendim, ulağa teslim ettik ancak ulak önce liderimize ulaştı."

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Where stories live. Discover now