HİS IV: 5. BÖLÜM

16.9K 597 67
                                    

5.BÖLÜM:

“Ateş”

Zaman geçmiyordu. Aylar, haftalar, günler; onsuzluk zamanı bana düşman etmiş gibi saatleri bile ilerletmiyordu.

Kafamın içinde iblislerin ayini dönüyordu. İtaatkarlığa aç, rest çektiğimde zehirli yağmurlarını başlatarak beni acıyla cezalandıran lanet bir büyünün pençesine düşmüştüm. Ne nasıl bulaştığımı sorguluyordum ne de nasıl kurtulacağımı. Beynimin düşünmeme izin verdiği  tek şey, onu kendimden nasıl koruyacağımdı.

Sözümü dinlemeyecekti, bağırsam belki susacaktı ama sonra yine bildiğini okuyacaktı. Tutup kolundan uzaklara götürsem, geri dönmenin bir yolunu muhakkak bulacaktı. Aşık olduğum yegane kadın; Hare Karan, bana uzanan yollar cam kırıklarıyla dolu olsa, koşarak dizimin dibinde bitecekti.

Sonunda boktan bir yol bulmuştum. Emel’i kendimden tiksinerek öpmek, karımı  yaralı vaziyette görmenin acıyla verilmiş anlık bir karardı. Üstelik benim yüzümden! Sofia denen kadın, benim dokunmaya kıyamadığım tenini yara bere içinde bırakmıştı. Kalleş kraliçeden sadece kadın olduğu için hırsımı alamayacak olmamın öfkesi bir yana, Hare’nin gözlerinde hala beni kurtarmak için ışıldayan deli cesaretini görmüştüm. Önce ona veda ederek kendimden uzak tutabileceğimi sanmıştım ama sadece böyle düşündüğüm için bile koca bir aptal sayılabilirdim. Durmayacaktı. Hatta ayağa kalktığı ilk an daha fena saldıracaktı.

O gün, Emel mekanımda beni bulduğunda dağılmış haldeydim. Kafamın içinde müthiş bir sancı vardı. Emel ile onca zamandan sonra karşılaşmamızın benim için ifade ettiği anlam hiçbir şeydi. Beni asıl yakan karıma ettiğim vasıfsız vedaydı. Yatağın içinde, yaralı ve çaresiz halde döktüğü gözyaşları sırtıma isabet eden iki kurşundan daha fazla acıtmıştı. Geri dönmek istiyordum, geri dönüp ne kadar yarası varsa tek tek öpmek, onu dudaklarımla iyileştirmek istiyordum.

Diğer yandan da biliyordum, artık dönülmez bir yoldaydık. Şimşeğin ne zaman çakacağı, yağmurların beni ne zaman esir alacağını kestiremezdim. Ona kendi ellerimle zarar verme ihtimali büyünün verdiği acıdan daha korkunçtu. Göze almam bir seçenek dahi değildi.

Emel kafamdaki son görüntüsüyle karşımda gözyaşı döküp özür dilerken, onu bir kelam etmeye dahi layık görmemiştim. Fark ettiğim ilk şey artık ondan nefret etmediğimdi. Zamanında öfkemin yüreğimi eritmesine sebep olan kadın, artık herhangi bir yabancıdan farksızdı.

Sonra hemen arkamda onun tapılası varlığını hissetmiştim. Yakınımda olması yüzüme önce bir erkek çocuğunun sevincini bırakmıştı ama diğer yanım “İşte yine dinlemedi!” diye haykırmakta geç kalmamıştı. Doğru buydu; beni dinlememişti ve dinlemeyecekti. Yapacağım şey yanlıştı ama Hare’nin inadı bana yanlışa sapmaktan başka bir yol bırakmamıştı.

Emel’i öpmek, benim için  karısına aşık bir adamın çaresizliğiydi.

O an, o lanet birkaç saniye benim kendimden nefret ettiğim gibi onun da benden nefret etmesini istemiştim. Bana başka yol bırakmamıştı. Vakit yoktu, yarın kendimde olup olmayacağımı bilmiyordum. Yarın nasıl bir adama dönüşeceğimi biliyordum. Yakınlarımda olmasını göze alamazdım.Tek bildiğim buydu.  Sadece bu yaptığım için adi bir adam olabilirdim ama pişman bir adam olamazdım. Daha mühimi pişmanlığımda onun adına yer veremezdim.

Sonraki günlerde Emel’in yanında yaşayacak kadar kaybetmiştim kendimi. Büyü her nüksettiğinde  düşünme yetimden daha fazla çalıyordu. Düşünebildiğim nadide anlarda, Emel’in yanında olduğum için bana yaklaşamayacak olmasının rahatlığını tadıyordum. Değerdi.

HİS 🔥  (Yeniden Yayınlanıyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin