III.

397 30 21
                                    


"Evet, sunbaenim. Çekim az önce bitti. Jonghyun-sshi'yi bekliyorum. Buradan konser kıyafetleri için provaya gideceğiz. Evet sunbae-nim, Jin sunbae-nim detayları bana mail olarak gönderdi. İyi günler, tekrar geçmiş olsun," Jonghyun'un menajeri ile olan konuşmasını, konuşma boyunca suratına yerleştirdiği yapmacık gülümseme ile sonlandırdı.

"Karşı tarafın seni görmeyeceğini biliyorsun değil mi?" sesin geldiği yere döndü. Maskesini sol kulağına asmış, hırkasını giyerek ona doğru geliyordu. Arabanın yanına gelip durdu.

"Kendimi moda sokmama yardımcı oluyor," diye cevapladı, Sae Eun.

"Ah! Demek bu sefer beni dinliyordun," yüzüne yine o sinir bozucu gülümsemesini yerleştirmişti. O sesin sahibini daha olgun biri olarak hayal ediyordu, Sae Eun.

Daha duygusal, daha naif.

"Hayır, sadece başka bir şey düşünmüyordum," diye cevapladı, kapıyı açarken. Onun da arabaya binmesini bekledikten sonra arabayı çalıştırdı. Sae Eun bir diyalog daha kaldırabileceğini sanmıyordu. Zira girdikleri her diyalog ondan biraz daha uzaklaşarak hayallerindeki imajını yerle bir ediyordu. Açıkçası neden böyle sinir olmaya başladığını bilmiyordu. Belki de karşılaştığı kişinin hayallerindekiyle örtüşmemesinin yarattığı hayal kırıklığıydı bunun nedeni.

"Liverpool mu demiştin?" sesiyle düşüncelerinden ayrıldı.

"Evet," diye cevapladı, gözlerini yoldan ayırmadan. Konuşmaya devam edeceğini sanıyordu. Ama gözlerinin yanıyla ona baktığında onu kulaklığı kulağına takıp müzik açarken gördü. Bu bir şekilde onu rahatlatmıştı. Radyo programını dinlerken karşılıklı konuşabilmeyi hayal ettiği adamla konuşmak onu neden bu kadar geriyordu, anlayamadı.

-

Arabayı mağazanın önüne çekip bakışlarını Jonghyun'a çevirdi. Uyuyordu. Bir an içinde yükselen izleme isteğine karşı koyamadı. Kapüşonunu gözüne kadar çekmiş olmasına rağmen kapüşonunun altından hafif aralık gözlerini görebiliyordu, Sae Eun. Gözlerinin altı çekim sırasında yapılan makyajına rağmen belli oluyordu. Yorgun olmalı, diye geçirdi içinden. Bakışları tıpkı gözleri gibi hafif aralık kalmış dudaklarına kaydı. Yutkunmasına engel olamadı. Bakışlarının kilitlendiği dudaklar hareket ettiğinde irkilerek kendine geldi.

"Uyurken beni mi izliyorsun?" vücudundaki bütün kanın yanaklarına hücum ettiğine yemin edebilirdi. Yutkundu. Aklına gelen ilk şeyi söyledi.

"Nasıl uyandıracağımı düşünüyordum."

"Ah, bilseydim uyumaya devam ederdim," dedi, kollarını iki yanına açıp vücudunu esnetirken.

"Efendim?" kaşlarını kaldırarak sordu. Bazen gerçekten farklı dili konuşuyormuş gibi hissediyordu. Jonghyun yüzüne kendini beğenmiş gülümsemesini yerleştirip Sae Eun'da kafasını cama vurma isteği oluşturacak şeyi söyledi ve kapıyı açıp arabadan çıktı.

"Öperek uyandırmayı düşünüyordun sanırım."

Bir insanın beyni nasıl vurgun yerdi, bunun somut kanıtıydı o an Sae Eun. Ağzı açık bir şekilde arkasından bakarken telefon sesiyle kendine geldi. Bütün hücreleri çığlık çığlığaydı ve hepsi ayrı ayrı küfrediyordu. Kendini kontrol etmeye çalışırken telefonu cevapladı.

"Efendim."

"Sen iyi misin?"

"E-efendim?"

Our Season | Jong HyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin