IV.

433 36 19
                                    


Evdeyim.

Anahtarı deliğe sokarken içinde çocuksu bir sevinç belirdi. İçindeki sonunda evdeyim, diye bağırarak dans etme isteğine karşı koyup içeri girdi. Montunu ve çantasını portmantoya bıraktı. Derin bir nefes alıp verdi. 

Evdeyim. 

Oturma odasına girdi ve kendini koltuğa attı. Ölene kadar buradan kalkmak istemiyorum. Koltuğun diğer kolçağında ona göz kırpan televizyon kumandasını gördü. Tabii ki orada olmalıydın. Yattığı yerde biraz kayıp ayaklarıyla kumandayı yakaladı. Kumandayı eline aldığında İŞTE BU, diye bağırdı içinden. Televizyonu açıp kanallarda gezinmeye başladığında kapıyı açarken ki sevincinin yok olmaya başladığını fark etti.

Televizyonu kapatıp koltukta doğruldu. Bunun sebebinin bugün yaşadıkları olmadığının farkındaydı Sae Eun. Aslında bugün yaşadıklarının tuhaf bir şekilde kapı eşiğinden az önceye kadar ki sevincinde katkısı vardı. Katkısı vardı çünkü bugün yaşıyor gibiydi. Şimdi ise bomboşluk hissi geri dolmuştu yine. Aylardır olduğu gibi. İçinde bir parça yok olmuş ve o parçanın yokluğu geri kalan şeylerin varlığını da yok olmaya mecbur bırakıyordu. Bu öyle bir histi ki geri kalan bütün hisleri bastırıyordu. Oysa bugün Jonghyun'la beraberken sinirlenmişti. Vücudundaki ayak parmaklarından saç uçlarına yayılan öfkeyi hissetmişti. Bunun kişiyle alakalı olmadığını biliyordu, Sae Eun. Düşünmeye zamanı yokken o boşluk hissi de unutulur gibi oluyordu. Ama şimdi olduğu gibi kendisiyle baş başa kaldığında bütün düşünceler, vücudunu kaplayan o boşluk geri dönüyordu. 

Zil sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı.

Ji Hyun.

Daha kapıyı açmadan yüzünde bir tebessüm belirdi.

"Sae Eun-ie."

"Ji Hyun-ah."

"Ah çok özlemişim," kaburgalarını sızlatacak kadar sıkı sarılmıştı Ji Hyun. Bunu umursamadan ona sarılmaya devam etti, Sae Eun. Dudaklarındaki tebessüm kıkırdamaya dönerken biraz da yapmacıklıkla kendini Ji Hyun'dan uzaklaştırmaya çalıştı. Sonunda Ji Hyun onu bırakıp yüzüne baktığında

"Abartma Ji Hyun. Daha üç gün önce görüştük," halbuki o da çok özlemişti.

"Hayır. Yetmiş üç saat kırk beş dakikadır görüşmüyoruz."

"Vooaaaa ne kadar çok olmuş," dedi abartı bir sesle. Gözlerini kocaman açıp ellerini kaldırdı.

Ji Hyun o bütün evreni kaplayan neşesinin yansıdığı sesiyle kahkaha atıp omzuna vurdu. Sonra birden ciddileşip ona döndü. Başlıyoruz.

"Yemek yedin mi bakiyim sen?"

"Yedim," Yemedim. Kahvaltı bile yapmadım.

"Yemedin değil mi? Kahvaltı bile yapmadın," Kaşları çatıldı. Sae Eun şu an kaçıp bir yerlere saklanmak istiyordu. Çünkü bu filmin sonunu biliyordu. Gözlerinin önünde ağzına bir şeyler tıkmaya çalışırken kötü kadın kahkahaları atan Ji Hyun belirmeye başladı. Ji Hyun daha önce fark etmediği torbayı göz hizasına kaldırırken yüzüne sinsi bir gülümseme yayıldı.

Sae Eun, "Ji Hyun-ah. Aç değilim," diye mızmızlanmaya başlamışken Ji Hyun onu kolundan tutup mutfağa sürüklerken söylenmeye başlamıştı bile.

"Aç değilmiş. Hıh. Kahvaltı bile yapmamış gelmiş acıkmadım diyor. Sekizde uyansa on iki saat olmuş. Hala acıkmamışmış," sonra dönüp çekiştirip durduğu bileğine baktı. "Biraz daha çeksem kırılacak."

Our Season | Jong HyunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin