Kayıp

252 19 4
                                    

Tam tamına elli dört dakika geçmişti.

Elli dört dakikanın her bir saniyesi hançer gibi ciğerimi delip geçti. Uçaktan kendimi zorla atıp, bir taksi çevirmiştim.

Burcu öne, Gülçin ve ben arkaya oturmuştuk. Hemen hastanenin adını söyledim.

Isparta'dan nefret etmiştim. Daha önce hiç Isparta'ya gelmemiştim, bu şekilde de gelmemeliydim.

Camdan dışarıyı izlerken aklıma Melike geldi. Sahiden, Melike'nin haberi var mıydı olup bitenlerden?

Telefonumu çıkardığımda Melike'nin onlarca kez aradığını gördüm. Hemen onu aradım.

"Eslem Abla!"

"Melike..."

"Eslem Abla, Cevher'i arıyorum açmıyor. Çok merak ettim, annesi de açmıyor telefonunu. Sen ulaştın mı acaba?"

"Melike, ben şu an Isparta'dayım."

"Ne? Neden?"

"Cevher trafik kazası yapmış. Ne durumdalar hiç bilmiyorum..." Yeniden ağlamaya başladığım sırada kulağımdan telefonu çekip aldı Burcu.

"Melike... Dur ağlama kendine gel! Hemen uçağa bin, gel Isparta'ya... Hayır bilgi vermiyorlar... Biz birazdan hastanede olacağız. Tamam."

Telefonu kapatıp çantama koydu. Dediği gibi de on dakika sonra hastaneye varmıştık.

Ben koşarak hastaneye gittiğimde onlarda peşimden geliyorlardı. Kendimi danışmaya attım.

"Cevher Tandoğan, Ahmet Tandoğan ve Süheyla Tandoğan... Trafik kazası yapmışlar, Isparta yolunda... Neredeler?"

Kadın "Hemen bakıyorum." Diyerek bilgisayarda birkaç işlem yaptı. Ben o sırada etrafa bakınıyor, belki bir umut annem, babam ya da Cevher'i görürüm diye düşünüyordum.

"Doktor Bey şimdi geliyor, o size gerekli bilgiyi verecek."

"Allah aşkına yeter artık!" Diye bağırdı Gülçin. "Sabahtan beri bize bilgi verilecek ama kimse bir bilgi vermiyor! Şikayet edeceğim bu hastaneyi! Böyle rezillik mi olur!"

Burcu, Gülçin'i "Tamam sakin ol..." Diyerek yatıştırmaya çalışıyordu. Tam o sırada yanımıza beyaz önlüklü bir adam yaklaştı.

"Tandoğan Ailesinin yakını siz misiniz?"

"Evet, benim. Eslem Tandoğan."

Adamın yüzünde acı bir ifade belirdi. "Başınız sağ olsun."

Kulaklarım duymadı sanki. Uğuldamaya başladılar. Sanki birisi beynimde deprem ikazı veriyordu. Sirenler çalışıyordu kafamın içinde.

"Ne diyorsunuz..."

"Annenizi olay yerinde, babanızı da hastaneye gelirken kaybettik."

"Anne!" Diye bir çığlık atarak ağlamaya başladım galiba, tam hatırlamıyorum. Hatırladığım tek şey, yüreğime düşen o kor aleviydi. Bir diğer çığlık da babam için koptu. Kendimi yavaş yavaş dizlerinin üstüne bıraktığım sırada hem arkadaşlarım, hem de doktor beni tuttu. Birkaç saniye içinde bir tekerlekli sandalye getirildi, ben de oraya yığıldım.

Kolumda bir sızı hissettim. İğne mi yapmışlardı bana? Bedenim uyuşmaya başlıyordu. Çığlıklarım yerini acı dolu inlemelere bırakıyordu. Galiba can bedenden çıkıyordu.

Artık sadece göz yaşlarım akıyor, hiçbir tepki veremiyordum. Canım öyle çok yanıyordu ki, galiba bende ölüyordum.

***

EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin