30.Bölüm: "Ziyaret"

7.4K 481 80
                                    

Bol bol yorum istiyorum bebeklerim.
Unutanlar olmuş Demirkan Gökdeniz'in ikizi.

Multimedya; Gökdeniz
Bölüm şarkısı; Ed Sheeran - Give Me Love (baş kısımlarını geçebilirsiniz)

Ne o, beğenemedin mi?" Hızla kafamı iki yana salladım. Denirkan'ı gördüğüme çok sevinmiştim. Ama asıl soru şuydu, burada ne işi vardı? "Hayır tabiki beğendim, yani sevindim ama senin burada ne işin var?" Kafasındaki şapkayı çıkararak içeri girdi.
"Şirketle ilgili bazı işlerim vardı ve dedim ki gelmişken Batıkan'a uğrayayım." Soluksuz konuştuğunda dış kapıyı kapatarak peşinden gittim.

"Sadece tek bir soruya cevap istiyorum." Merakla devam etmem için kafasını salladı.
"Burada ne işin var?" Oflayarak girişe açılan salondaki koltuğa attı kendini.
"Ya yemin ederim Ulaş gönderdi. Dediğim doğru ama İzmir'de şirketle ilgili işlerim vardı,
Biliyorsun koskoca şirket tek başına yönetilmiyor." durgun olduğumu fark edip sustu. "Neyin var, ayrıca taşınma saçmalığı nereden çıktı? Seni bulana kadar kaç kişi dayak yedi bilemezsin!" Ne?

"Ne?" Gözlerini kısarak işaret parmağını üzerime doğrulttu. "Gökdeniz gibi bir kayaya tosladıysan o kaya beraberinde küçük taşları da götürür." Ayağını bacağının üzerine attığında ellerimi birbirine kenetledim.
"Ve sen o kayanın, üzerinde olmasını istediği bir yosunsun." Elimi havada sallayarak göz devirdim. "Bırak şimdi edebiyatı. Ulaş derken neden bahsettin?" Dedim.

"Ulaş olayı şöyle. Gökdeniz senden vazgeçmiş ve bu yüzden de Ulaş iyi olup olmadığını kontrol ettirmeye gönderdi." Duyduğum kelimeyle beraber kaskatı kesildim. Vazgeçiş?
Tek bir kelime bir insanın canını nasıl bu kadar çok yakabilirdi?
"Vazgeçmek?" Gözyaşları gözlerime tırmandığında dudaklarını bükerek yüzümü inceledi. "Ben çok üzgünüm.." ellerimi gözlerime bastırarak boğuk çıkan sesimle konuştum. "Ağlamıyorum, sıkıntı yok." Oturduğu koltuktan kalkarak sarıya yakın saçlarımı karıştırdı. "İyi misin?" Kafamı iki yana salladım.

Eğer gerçekler gün yüzüne çıkacaksa evet.
Kötüydüm. Ve bunun sorumlusu önce bana acınacak haldesin diyen, kaldıramayıp gittiğim için de benden vazgeçen o çocuktu.

"Biliyor musun? Gökdeniz umrumda değil." Hahlayarak omzumdaki elini çekti.
"Aynılarını bir zamanlar Utku için söylerdim ama şu an seni o kadar iyi anlıyorum ki.." Gökdeniz'in benden vazgeçişini boşverip aklımı başka bir şeylere vermeliydim.
Ve bende Utku'yu seçtim.

"Utku nasıl biriydi?" Buruk bir tebessüm ederek omuz silkti. "Utku işte. Deli dolu, boyundan daha büyük cesareti olan kızıl."
Gülümsemesi yüzüme yansımıştı.
Bir yandan da ağladığımı göz ardı etmiyordum. "Neden ayrıldınız?"
"Ayrıldık çünkü Utku'nun eşcinsel olmadığını fark ettim. Bakma öyle. Bazı insanlar korunmaya ihtiyaçları oldukları dönemlerde kendilerini koruyamadıkları için başkalarına sığınırlar. Utku yetimhanede büyüdü." Gözlerini kaçırarak devam etti.

"Benim için çok özeldi. Bak Gökdeniz eşcinsel olduğunu kabul etmeyen taraf, bense bunu sekiz yaşında fark ettim. Onun için ne kadar zor olduğunu biliyorsundur. Ben eşcinsel olduğum için babamlar beni evlatlıktan reddetti. Tabi sonra babam hastalanınca Gökdeniz zaten evde olmadığı için kovduğu gibi geri getirtti beni. Sadece veliaht olmam için." Dirseklerini dizlerine dayayarak öne doğru eğildi. "Bende Utku'yla ayrıldığım için babamın emirine itaat ettim. Ve gittim. Utku koskoca şehirde bir başına kaldı. Bir daha da ulaşamadım." Yüzüm hüzünle kasıldığında tepki veremedim. "Neden ona ulaşmayı denemedin?" Dediğimde sinirle güldü.

"Dediğim gibi çılgın herifin tekiydi. Saçını da sonradan kırmızıya boyattı ya, normalde düz kahverengiydi. Büyük ihtimalle ben gittikten sonra adını bile değiştirmeye kadar büyük değişimler yapmıştır kendinde. Tezimi de onu ne kadar ararsam arayayım bulamayarak kanıtladım." Merdivenlerden gelen ayak sesiyle uykulu bir şekilde bize bakan Mira'yla karşılaştım.

"Abi bu kim?" Kafasını uzatarak bedenini gizledi. "Pelin'in oğlu mu?" Kafamı iki yana sallayarak gel işareti yaptım. "Arkadaşım." Mira yanıma oturarak oturduğu koltukta sallandı. Elini uzattığında şaşkınca kardeşime baktım. "Ben Mira." Mira az önce Demirkan'la mı tanışmak istemişti yoksa ben mi öyle algılamıştım?

"Bende Demirhan, prenses. Tanıştığımıza memnun oldum." Piç.
"Ben prenses değilim ama sen prense benziyorsun." Mira'yı cimcikledim.
"Abinin yanında insanlarla flörtleşme." Dudaklarını büzerek bir bana bir Demirkan'a baktı. Burnumu kaşıdım. "Flört ne demek?" Gel de çocuğa açıkla amına koyayım.
"Bok demek Mira, hadi çık yukarı." Dil çıkartarak merdivenlere yürüdü ardından gözden kayboldu.

"İstanbul'dakiler neler yapıyor?" Sorum karşısında cebinden çıkarttığı sigarayı yakarak dudaklarının arasına sıkıştırdı.
"Ulaş ve Gökalp seni arıyorlar. Ulaş planlar kuruyor hatta birkaç kez Gökdeniz'le kavga ettiler. Anneni hala bulamıyoruz. Kutay abiyle tanıştım geçen gün, o da çok endişeli. Gökdeniz'i de beş gündür ortalıkta görmüyorum." Kısa analizinde takıldığım tek nokta Gökdeniz'di.
Gökdeniz'i görmüyorlar mıydı?

"Ne demek görmüyorum, Gökdeniz iyi mi?" Telaşla ellerimi kollarına sardığımda zoraki bir tebessüm ederek yalan olduğunu adım gibi bildiğim cevabı verdi. "Gökdeniz iyi."

Yazardan;

İnce uzun, kemikli parmağını yatağın çarşafında oynatarak B harfi çizdi.
Sinirleri bozulmuştu. Hala gittiğine inanamıyor, ne zaman gözünü kapatsa gördüğü rüyalardan nasibini alıyordu.

Çok özlemişti.
Eskiden planını bozduğu için bıçakladığı çocuğu şimdi öylesine seviyordu ki.
Hızla günlerdir yattığı yataktan kalkarak eline geçen ilk şeyi duvara fırlattı.

Oldukça pahalı olan saat paramparça olurken bağırdı. "Neden gittin lan neden?" Elleriyle saçlarını çekiştirdi. "Allah kahretsin acınacak halde olan benim!" Açılan dış kapının sesini duyduğunda Ulaş'ın gelmiş olabileceğini düşündü. Günlerdir ona yemek yapıyor ve arada uyurken ölüp ölmediğini kontrol ediyordu.

Yerini bilip ona ulaşamamak çok kötüydü.
Batıkan'a gitse ne değişirdi?
Gitse ve eşşeklik ettiğini söylese,
onu çok sevdiğini söylese?
"Gökdeniz kapıyı açar mısın?" Ulaş'ın sesi kapının önünden geldiğinde tepki vermeden bekledi Gökdeniz.

Gitsin istiyordu.
Tek başına kalmaya ve kafasını dinlemeye ihtiyacı vardı. Yine de verdiği emeklerden dolayı onu geri çevirmek gibi bir aptallık edemezdi. Batıkan'ın İstanbul'da bıraktığı sayılı kişilerden olduğu için ona az bir miktar da olsa değer veriyordu. Kilitli kapıyı açarak yeni çıkmaya başlamış sakallarını kaşıdı.

Ulaş şöyle bir Gökdeniz'e baktığında mavi gözlerinin çevresi kıpkırmızı olmuştu ve belinde emanet gibi duran eşofman altı zayıfladığının göstergesiydi.
"Leş gibi içki kokutmuşsun lan!" Perdeleri çekerek bir vampir gibi yaşamasının amacını sorguladı Ulaş. "Odanın her köşesine sarımsak koyayım da öl." Yaptığı espriye yine kendisi gülerken birden Gökdeniz'e döndü.

"Yemek getirdim. Dünkü gibi beni dövemezsin çünkü eğer Batıkan'a yakışıklı görünmek istiyorsan eski formuna kavuşmalısın." Gökdeniz alayla gülerek yatağına uzandı.
"Batıkan gitti. Kaç kez söylemem gerekiyor?"
"Gidenler geri dönmüyor mu?" Elini çenesine koyan Ulaş'a baktı bir süre Gökdeniz.
Ne salak bir çocuktu.

"Edebiyat yaptım istemeden lan!" Coşkuyla elindeki tam ekmeği Gökdeniz'in karın kaslarının üzerine attı. "Şimdi siktim belanı Ulaş." Kalkmaya hazırlanan Gökdeniz'le beraber dolabın arkasına girdi Ulaş.
"Ekmek Kuran çarpsın üzerine atmayacaktım.
Yani hem attığım ekmek olunca hem de ekmek üzerine yemin edince bir garip oldu ama..." gitmek üzere arkasını döndü ve koşmaya başladı.

Yoluna devam edebilirdi.
Tabi eğer zombi Gökdeniz'den kafasına F50 hızında bir yastık darbesi almasaydı.
"Ah!"

Bu bölümün son kısımlarını makara yapmak istedim ama Gökdeniz'in halini görüyorsunuz sokakta üç çocuğuyla kalan kadınlara benzedi iyice.
Bir sonraki bölümde Tekin hakkında daha çok bilgi sahibi olacağız.
Yb yaz dediniz yarın yapılacak ortak sınavı hiçe sayarak yazdım.
Sizi seviyom biliyonuz mu?

Tutsak (GAY)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin